Filoransa 382 bin Nüfusu ile hemen hemen Sivas ile eş değer insan kaynağına sahip olmasına rağmen ekonomik olarak Sivas’tan katbe kat gelişmiş ve verimli toprakların diyarı. O şehrin takımı Fiorentina ise İtalya’nın köklü takımlarından biri ve en az Sivasspor’un on kat daha üzerinde bir bütçeye sahip. Kadro kalitesi ise kıyas götürmeyecek kadar geniş ve bir o kadar kaliteli. Avrupa kupalarının tecrübeli ekiplerinden birisi.
Şartlar bu olsa da son 16 turuna lider yükselmiş bir takımdan daha kaliteli bir mücadele beklemek bizim en doğal hakkımız. Karşılaşmanın özellikle ilk yarısını izlerken kendimi 1980’lerde gibi hissettim. Hani o yıllarda temsilcilerimiz Edirne’yi çıktıktan sonra Çanakkale geçilmezi oynamaya çalışır bazen dağılır bazen de beraberliği kurtardığında büyük bir başarı kazanmış gibi sevinç naraları atardı ya bir anda acaba o yıllara mı döndük dedim.
Rıza hocanın temkinli başlaması, ilk etapta oyunu tutmak istemesi elbette anlaşılır bir durum, ancak arada birde en azından kontra atak yapılır, rakip tehdit edilir. Yok neredeyse ilk yarıda bu hiç olmadı. Oyun tamamen bizim yarı alanımızda oynandı. İlk on beş dakikanın ardından rakibin stoperlerinden birisi sürekli bizim ceza sahamızın önünde veya içinde boy gösterdi. Caicedo’yu çok yalnız bıraktık. Evet rakibi kısmen iyi karşıladık, topda çaldık ancak top bize geçtikten sonra orta saha oyuncularımız o kadar panik o kadar beceriksizdi ki iki metre yanındaki arkadaşına dahi topu isabetli bir şekilde aktaramadı. Üst üste iki pası yapamadık. Koskoca ilk yarıda sadece bir kere uzun oynadığımız topla santraforumuz rakip ceza sahasına girerek kaleye vuruş yapabildi.
İlk yarıda iyi olan tek yönümüz bloklar arasını açmadan oynamayı becermemiz ve rakibin oyun planını kısmen bozmamızdı. Şansın da yardımı ile soyunma odasına maçı başladığı gibi götürmeyi başardık. İkinci yarıya Sivasspor biraz daha derli toplu çıktı. Özellikle Cofie ilk müdahalelerde daha etkili oldu. Üst üste birkaç pas yapabildik hatta rakip kaleye de gittik. Cofie’nin kafası Fiorentina’nın üst direğinde patladı. Charisis’in şutunu rakibin stoperine çarptı. Lakin rakip kulübenin gücünü de sahaya sürdü. Oyuna giren Antoni Barak hem hücumda hem de savunmada bizi bayağı zorladı. Sonunda topu ağlarımıza göndermeyi de başardı.
Kullanılan köşe vuruşunda Kaleci Ali Şaşal Vural elinden kaçırdı savunmamız ikisi Joviç olmak üzere rakibin topala üç kez oynamasına müsaade etti. Sonunda Barak penaltı noktasından çektiği şutla takımını bir sıfır öne geçirdi.
Rıza hoca ilk yarı da pek etkili olamayan Saız yorulan Hakan ve Erdoğan’ı değiştirerek hamle olarak kenarda tuttuğu Gradel ve Njie’yi oyuna aldı. Oyun dengelendi ancak istediğimiz golü bulamadık. Maçın son böyülün de Gradel’in kırımızı kart görerek ikinci maçta cezalı duruma düşmesi anlaşılır gibi değildi.
Bu maç bize bir kez daha gösterdi ki Orta saha da ki kadro kalitemiz çok ama çok vasat, hepsi aynı özellikte düz isimler. Oyunu yönlendirecek topu taşıyacak, araya bırakacak, oyunun yönünü değiştirecek, rakip kaleye şut atacak kimse yok. Bu orta saha yapısı ile değil Avrupa süper lig bile bize saç baş yoldurur. Ligde kalsak Avrupa da yol alsak ta oynadığımız oyun bize zevk vermez heyecanlandırmaz ve gururlandırmaz… Eğer bir kez daha Avrupa yolculuğumuz olacak ise o seviyeye uygun kadro kalitemizin olması da şart…