Türkiye gerek coğrafi konumu gerekse son yıllarda her alanda olduğu gibi spor alt yapısına yaptığı yatırımlar ve tesisleşme durumu itibari ile Dünya çapında düzenlenen tüm spor organizasyonlarını yapabilecek durumda. Buna Olimpiyatlar, Dünya ve Avrupa futbol şampiyonası da dahil. Bunu aldığımız münferit organizasyonlarda gösterdiğimiz performans ile defeatle kanıtladık. Ancak Dünya olimpiyat komitesi, FİFA ve UEFA bazen siyasi bazen teolojik gerekçelerle şuana kadar bize bu büyük organizasyonlara ev sahipliği yapma şansı vermemişti.
En sonunda UEFA İtalya’nın da hatırına kimsenin talip olmadığı 2032 Avrupa futbol Şampiyonasına ortaklaşa ev sahipliğini bize verdi. Ömrümüz olur ise hayal dahi edilemeyen bir çok şeyi görme şansını bulan talihli nesil olarak Avrupa şampiyonasının ülkemizde yapılmasına şahitlik etmenin keyfini yaşayacağız..
Bu kararla turnuvanın oynanacağı on stadyum için TFF Aday stadyumlarını UEFA’ya bildirdi. Bildirdiği stadyumlar elbette UEFA’nın kriterlerini karşılayan stadyumlar arasından seçti. UEFA bu şampiyona için ülkelerden iki adet 60 bin ve üzeri seyirci kapasitesi, iki adet 50 bin ve üzeri, iki adet 40 bin ve üzeri, iki adette 30 bin ve üzeri seyirci kapasitesi olan stadyumlar istedi. Ev sahibi ülke sayısı iki olduğu, için bu stadyumlardan bize birer tane olacak şekilde toplam beş stadyum düşecek. Söz konusu stadyumlardan ülkemizde onlarca olduğu için içlerinden sadece beşi ev sahipliği yapacak.
Sayı sınırlı olduğu için şehirlerarası rekabet ve TFF’na sitem göndermeleride anın da alevlendi. Bu polemiğe kriterlerden bihaber olan bazı Sivaslı hemşerilerimizde katıldı. Bizim dört eylül stadyumu çok güzel bir stadyum olmasına rağmen seyirci kapasitesi 30 binin altında olduğu için maalesef kriterlerin dışında kalıyor. Amaçları bağcı dövmek olan bazıları kriterlerin yayınlanmasından sonra ise ‘zamanında neden kapasitesi daha büyük yapılmadı. Sahipsiz Sivas, Siyasiler ne iş yapar’ gibi laf olsun cinsinden sallamaya devam ediyor.
Hep başkaları hatalı biz hep haklıyız. Hep pürü pakız. Oysaki bir dönüp kendimize bakarak öz eleştiri yapmamız gerekir. Bizi doğruya götürecek odur. Şimdi zamanında neden seyirci kapasitesi daha büyük bir stadyum Sivas’a yapılmadı ditenlere sormak isterim. Bu eseri kazandıranlar kalkıp derse ki biz size 25 bin kapasiteli bir mabed yaptık, yüzde kaçını doldurdunuz? Takımınız süper lig de olmasına rağmen seyirci ortalaması iki bin beşyüz. Derse ne cevap vereceksiniz?
UEFA Futbola olan ilgiye şehirlerin stadyumlardaki seyirci ortalamasına da bakarak karar veriyor… Kendimize bir soralım, biz futbol şehrimiz? Her şey Sivasspor’un süper ligde olması ile bitiyor mu? Sivasspor’a şehrin katkısı nedir? Rahmetlik Osman seçilmiş Sivasspor’u kulüp yaptı, onun yönetiminden çıkan Mecnun Otyakmaz da etrafına topladığı bir avuç insanla süper lig de tutmaya devam ediyor. Onlardan sonra ne olacağı meçhul. Şehir olarak biz stadyuma gidip onları alkışlamaktan aciziz. Biz şuanda hiç kimseyi eleştirecek durumda değiliz ne yazık ki.
Eskiden Sivas’ta tesis yoktu ama 50’ye yakın amatör futbol kulübü vardı. Hafta sonları toprak olan dış sahanın tribünlerinde şimdiki 4 Eylül stadyumunun tribünlerindekinden çok seyirci olurdu. Şimdilerde neredeyse amatör ligler oynanamayacak kadar az takım var. Gençlik kulüpleri bir tarafa rahmetlik Özal’ın çıkardığı kanun uyarınca faaliyet gösteren kurum takımları dahi yok oldu. Özel idarenin Belediyenin dahi takımı yok şimdilerde.
Tüm bunlar yaşanırken kimsenin sesi çıkmadı. Kimse konfor alanını terk etmedi. Ne oluyor bu şehrin Futbol kültürü neden yok oluyor. Kulüpler neden kapanıyor, Stadyum neden boş kalıyor diye dertlenmeyenlerin, sesini çıkarmayanların kısaca biz Sivaslıların bu şartlarda TFF’yi UEFA’yı eleştirmeye hakkımız yok. Kimse kusura bakmasın…
