Altına yazıp çizeceğiniz diyeceğim değil, ciltler dolusu ansiklopediler yazılacak bir destanın öyküsüdür cumhuriyet. 100 yıl önce bugün, ulu önder Gazi Mustafa Kemal’in “Efendiler, Yarın Cumhuriyet İlan Edeceğiz!.” Haykırışının yıldönümündeyim şu an. Cumhuriyet’in arefesindeyim.
Yarın bayramımız..
Kimin neyi beklediği, kimin neyi istediği çok umurumda değil. Umurumda olan Cumhuriyet coşkusunu Cumhuriyetin erdemini bilenlerin yaşaması gerektiği.
Yarın (Bugün) koskocaman bayrağımı asacağım, bireye kul olmaktan, Allah’a kul olabilmenin özgürlüğünü bahşeden cumhuriyetin erdemini bilemeyenlere inat, aklını , iradesini kiralayanlara inat, 15 Temmuz gibi vahşet gecelerinin yaşanmaması için, demokrasinin beşiği Cumhuriyete bir kez daha sarılacağız.
Bir kez daha “Yaşasın Cumhuriyet” diye bağıracağız. Dün doldurduğumuz meydanları bugün bir kez daha dolduracağız, dün demokrasiye sahip çıktığımız, özgürlüğümüze palanga vurdurmadığımız gibi, gerektiğinde bir kez daha, bir kez daha esaret zincirlerini kıracağız.
Zor tabi, bugüne bakıp dünü anlatmak. Özellikle televizyon ve sosyal medya gençliğine, klavye kahramanlığına, fistan giyip sözde kahramanlık türküleri çığıran yeni yetmelere bir şeyler anlatabilmek zor olsa da, anlatacağız.
Biraz önce, tepemizin üstünde ses hızını aşan jet uçaklarının, bırakın taş üstünde taş bırakmayan bombalarını, gürültüsünün bile ürküttüğü bu resmin, travmasını yaşayan Filistinli anneyi, çocuğu gözümün önüne getirince, Cumhuriyetin ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk sevdasının ne büyük bir nimet olduğunu bir kez daha görüp, Allah’a şükretmek gerek miyor mu?
Kadınların ırzına geçildiği, hamile kadınların bebekleriyle birlikte kahpece süngülendiği, katledildiği, tersanelerinin yok edildiği, gelirlerine sonsuza kadar el konulduğu, topraklarının işgal edildiği, Yunan’ın, İngiliz’in, İtalyan’ın, Fransız’ın postallarıyla devriye attığı, bir o kadarda yerli işbirlikçi alçakların bulunduğu bir toprakta, manda ve himayeye karşı durup, bağımsız bir ülke kurmak, Allah’ın ancak mürüvetli insanlarına nasip olacaktır.
Küllerinden yeniden doğan bir milletin, her şeyi elinden alınmış bir coğrafyanın, kendi öz gelirleriyle ayağa kalkması ve üstüne onlarca yüzlerce fabrika, demiryolu, liman, tersane açması tarihin ender gördüğü bir hadisedir.
Ve herkese nasip olmaz.
Bunca tarihi gerçeğe rağmen, bunu görmezden gelip, geçmişin aydın yüzünü karanlığa becayiş etmeye çalışan, karanlık yüzlere fırsat vermek, her karışı kanla sulanan bu aziz vatana ihanettir. İhanet; o karanlık mağfillerin dün, bugün ve yarın yaptıkları yapacakları değil, onlara göz yumulmasından geçmektedir.
Bu coğrafyanın kaderi, tarihsel süreçte hiçbir zaman eksik olmayan dış ve iç düşmanlarla dolu olmasıdır. Tarih literatürüne geçen “Bizans Oyunu” deyimi de, bu coğrafyanın vazgeçilmez klişesi olmuştur.
Cumhuriyet aynı zamanda, bu coğrafyanın etnik kimliğine en uygun yaşam biçimidir. Koskoca Osmanlı İmparatorluğu’nun 600 yıl süren hükümranlığına son veren, son dönemlerde yoğun şekilde yaşanan, adalet ve içsel demokrasi kavramından uzaklaşıp, hazinenin boşaltılması adaletsiz bir gelir dağılımı olmuştur.
Sonsuza dek yaşayacak Cumhuriyet Bayramımız kutlu ve mutlu olsun.