Benim gibi biraz siyasetle ilgilendiyseniz, biraz da siyasal iletişim varsa damarlarınızda dolaşan kanda, size sorulacak şöyle bir soruya kolaylıkla cevap verirsiniz.
“Sizce bugün yaşadığımız temel sorunların en büyük nedeni nedir?”
Bu soruya bir çok cevap verebilirsiniz, hepsi de diğerinden daha önemli ve doğru olsa da. Ekonomi, terör, işsizlik, sağlık, eğitim, mülteci yada zorunlu sığınmacılar, Rusya-Ukrayna Savaşı, FETÖ, her türlü şiddet, mafya temelli oligarşik bürokrasi, bitmek tükenmek bilmeyen tüketim arzusu, kuyruklar, patates soğan, benzin mazot, yanlış ve zamansız yatırımlar, kamu israfı, genç nüfusun aidiyet kaybı, deizim falan, falan, falan..”
Yok yok, onlar hiç değil..
Yukarıda saydıklarımızın, hatta benim bile unuttuklarımın anası, sayıp sayamadıklarımızın fikir babası, gözü yaşlı gelinlerin duası, ekmeği aslanın ağzından alabilmek için önce aslanı bulmaya çalışan kızanların rüyası.
Liyakat…
Ve maalesef ki, liyakat Yemen Çölleri’nden dönmeyeli aylar, yıllar, asırlar oldu.
Dönüşü muhteşem olur mu bilemem, bu ülkede bir ara yaşadığını düşündüğüm, en son gördüğümde de kurbağaya dönüşmüş olan prensi, kimin öpeceğini henüz bilemiyorum.
Ama o kurbağanın kimleri öpeceğini söyleyebilirim.
Siyaset sahnesinde bir çok ismi yerle yeksan edecek olan bu liyakatsiz kurbağaya bir çok insanımızı, değerimizi, yatırımımızı kurban verdik, veriyoruz.
Bazen diyorum ki kendime;
Çalışmamış mı Ankara’da ki yatıpta milyon baloncuk gazozları ceplerine götüren bürokratlar gibi, rüşvet yolsuzluk falan mı, şikayet mi gitmiş?
Yok, ya dert ney? Kendisinden o kadar çok olan ve her birinin altında trilyonluk makam araçlarıyla, makam sefası yaşayıp, millete safalet yaşatan liyakatsiz kurbağalardan herhangi birisi ile telefonda tartışmış olmak, görevden alınmak için yeterli neden olabiliyor.
Bu ülkenin köküne dinamiti, Ankara bürokrasisi koyuyor, başka yerde düşman falan aramayın..
Bakan, Başbakan, Cumhurbaşkanı geldiğinde İl valiliklerine genelge yayınlayarak özellikle siyah renkte 1 yaşından büyük olmayan ve Almanya’nın Gutten Beaschakli eyaletinde üretilmiş otomobillerin hazır olmasını isteyen güruhun, eli ayağı yıkanmadığı sürece, sırtımız yerden kalkmaz.
Kıymayı 200 liraya alırız, unun torbası bilmem kaç lira olur, işşizlik tavan yapar. Olur da olur.
İşte liyakat bunun için çok önemli..
O makama gelebilmek için öpmedik el etek bırakmayan bu güruha prim veren her merkezi yönetim sorunlu ve sorumludur.
İşi, yönetimi ehli değilse teslim etmeyin diyen bu din, sadece Afrika’da Zulu kabilesine mi mesaj gönderiyor.
Benim adamım, derneğim, köylüm, kasabalım, bizim camiamızın adamı parametresine sokularak yapılan her hamle, her adım, bu millete bir bedel, bazen de bedeli kanla ödenen faturadır.
Hala akıllanmadınız mı?