Birkaç haftadır niyetliydim, niyetli derken, “Aklının bir köşesine yazmak”tan bahsediyorum. Ramazan orucundan falan değil.
Gerçi, siz bu yazıyı okuduğunuzda Ramazan Bayramı’nın ilk günü olacak, hepinizin şimdiden tuttuğu oruçlar kabul, ibadetleri makbul, tarlasında mahsul bol olsun inşallah, bayramınızı da bu vesile ile tekraren tebrik edeyim.
Bayramlaşmak adettendir, tıpkı hesaplaşmak gibi. Yaklaşık 10 yıldır, şu veya bu şekilde ülkemizde bulunan, sayıları bir rivayete göre 10 milyon bir rivayete göre de 6 milyon civarında yasal yada illegal göçmen, sığınmacı, zorunlu mülteci, kaçak, ne derseniz deyiniz, ülkemiz sınırları içinde doğmamış ama bu ülkeye iltica etmek, sığınmak, göçmek, kaçma zorunda bırakılmış bir yığın insan var.
Her renkten, her milletten. Her yaştan, kadından erkekten.
Özellikle 2012 yılında Suriye’de başlayan iç savaş sonrası yaşanmak zorunda kalınan bu sığınma bir süre sonra, özellikle yanlış dış politikaların sonucu, sonu nereye varacağını bilinemeyen, kestirilemeyen bir girdaba dönüştü. Hem bizler için, hem onlar için. Çok kötü örnekler yaşandı, uyuşturucu fuhuş batağına sürüklenen kadınlar gençler, istismar edilen çocuklar.
Önce Ensar-Muhacir ilişkisi içinde değerlendirilen bu durum, yaşattığı ekonomik ve toplumsal boyutlarıyla artık bir çıkmaza dönüşmüş ve hem devlet, hem hükümet hem de muhalif tarafta, artık nasıl bir hamle yapılacağını kestiremez hale getirmiştir.
Öncellikle milliyetçi çizgide başlayan bu aykırı sesler, bir süre sonra hangi çizgide olduğu belli olmayan, ya da her çizgide olan her kesim içinde, aykırı seslerin çıkmasına neden olmuştur.
Yaşanan onca hadise ışığında başlayan güvenlik sorunu, kontrolsüzlük, kendi gettolarını oluşturma gayretleri, kimi yerlerde mafyavari yapılanma, toplumun her kesimini, her düşünce sahibini rahatsız etmekte ve ensar-muhacir ilişkisi bile, ciddi ciddi sorgulanmaktadır.
2018 yerel seçimlerine damga vuran ne ekonomi, ne adayların beğenirliliği, ne Adalet ve Kalkınma Partisi aday tercihinde ki yanlışlar, ne de görevden alınan başkanlardır.
Etkisi var mıdır? Muhakkak ki vardır, ancak temel sorun bu göçmenlerin, metropollerde önlenemez başıbozukluğu ve kontrolsüzlüğüdür.
Hemen hemen her gün Resmi Gazeteyi takip eder ve okurum, özellikle Tebligat Kanuna göre Resmi Gazete yoluyla tebliği gereken mahkeme duyurularının %80-90’ı ülkemizde bulunan yabancılara ait.
Suç işlenmiş, ceza geçte olsa verilmiş, ancak “Akü’yü komple çalmışlar, baba!” mizanseni, herifcioğlu ortada yok.
Toplumun bir çok katmanı rahatsız ve ciddi ciddi rahatsız.
Nitekim en son sayın Cumhurbaşkanı’mızın grup toplantısında söylediği, “Onları onurlu bir şekilde geri göndereceğiz” söylemi de, bu rahatsızlığın en üst seviyeye kadar taşınmış olmasındandır.
Ben iddiali bir laf edeyim, bu göçmen sorununu, olayları, yaşanan hadiseleri medyaya, ekranlara, gazete köşelerine yada mahallenin dedikoducu ablaları ile teyzelerine taşıyan bir yapı var.
İktidara yakın gibi gözüktüğü için, iktidar ya farkında değil, ya da yakıştıramıyor, belki de anlam veremiyor. Ama muhalefet ağzıyla konuşulduğu için muhalefetin üstünde yama kalıyor.
Ama ilk dediğimde oldukça ciddiyim ve zaman beni haklı çıkartacak görürsünüz.
“Bu ülkenin önü alınamayan bir güvenlik sorunu var” kabulü kimin ve kimlerin işine yarar sizce. Bu sorunun cevabından kim fayda sağlıyorsa, tıpkı bir cinayetin çözümü gibi cevabı da oradadır.
Bu göç yada sığınmacı, her neyse, konunun ekonomik parametrelere kattığı sapmanın boyutu ne kadardır, kaç milyar dolardır?
Artık bu konu sorgulanıyor. İktidarı eleştiren, ilk başlık olarak bunu sunuyor.
Haklı oldukları yer yok değil. Ancak unutulmaması gereken bir konu daha var.
Gerçekten korunması gereken, ülkesinde can güvenliği olmayan yüzbinlerce insan var ve bizler de insanız.
Tek çözüm kontrollü bölgelerde, insan gibi yaşam alanlarının oluşturulup, kullanıma açılmasıdır.
Kalın sağlıcakla.