reklam
reklam
DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

Acıyı Duyabilmek

Yayınlanma Tarihi : Google News
Acıyı Duyabilmek

Bu çağda “insan olabilmek” veya “insan kalabilmek” bu kadar zor mu?

Her çağ mı böyleydi bilmem; çok şey okuduk, çok şey duyduk düne dair, geçmişte yaşananlara ait. Yeni nesiller öyle bir algı ile büyüdü ki, insanlık tarihi taş devrinden, tunç devrinden, engizisyon mahkemelerinden bugünlere gelişerek geldi… İnsanlar ve kabileler düşman bildikleri her şeyden ve herkesten korunmak, sığınmak ve onların saldırısına uğramamak için kuş uçmaz kervan geçmez yüksek tepelerin ulaşılmaz yerlerine yerleştiler. Sağ kalmak, ölmemek, yaşayabilmek, yurtlarını, yuvalarını, çocuklarını, ailelerini koruyabilmek için muhkem kaleler, yüksek surlar inşa ederek sığındılar.

Dün, bu denli eğitimin, insan hak ve hukuku üzerine herkesin ve her devletin uyacağı standartların konulmadığı dönemlerde, daha açıkçası ilkel dönemler diye adlandırılan çağlarda bunları gerektiriyordu yaşayabilmek ve hayatta kalabilmek belki de…

Ya bugün?

Evet, bugün modern bir çağdayız, okuduk ve öğrendik; ilerdik ve geliştik; bir savaş halinde dahi nelerin yapılıp yapılmayacağı, nelere dikkat edileceği her ülkenin altına imza attığı kurallar olarak otaya konuldu. İnsan haklarının hatta hayvan haklarının korunması için nerdeyse söylenmedik koruyucu sözün kalmadığı, alınmadık kararın olmadığı, demokrat, insana saygılı, çevreye duyarlı, her şeyin insan için olduğu kuralların kabul gördüğü modern bir dünyada yaşamaktayız artık.

Yaşamakta mıyız acaba?

Zalimlerin tüm dünyanın gözlerinin içine baka baka zulmünü hiç ama hiç çekinmeden işlediği kan ve gözyaşının, parçalanmış çocuk ve kadın bedenlerinin, masum ve biçare ihtiyarların, başımızın tacı kadın ve kızların vahşetinin ilkel dediğimiz ilk çağlarda bile yaşanmadığı bir vahşet ve soykırımın pervasızca işlendiği bir dünyadayız ne yazık ki. Bir yerde değil sadece… Sadece Filistin’de Gazze’de değil, sadece Ukrayna’da, Irak’ta, Suriye’de, Türkistan’da değil… Dünyanın her bir köşesinde, neredeyse bütün bir yeryüzünde. Neredeyse her yıl, her ay, her gün biri bitip diğeri başlarcasına… Bu çağın mottosu olan insan hakları adına modern çağın kanı akıyor ve akmaya devam ediyor.

Neden durdurulamıyor?

Neden engel olunamıyor? İnsan hakları, çocuk hakları, kadın hakları savunucuları neden bu sürüp giden ve kimsenin görmeye tahammül edemeyeceği bu kanlı tabloları, kanayan yaraları bir çözüm üretip durduramıyor? Acaba, acıyı, zulmü, ıstırabı, vahşeti, soykırımı kimse görmez mi hâlâ? Ya zulmü ve vahşeti çekinmeksizin işleyenler, onlara, destek verenler, göz yumanlar, ses çıkarmayanlar acaba nasıl bir yaratıktır dersiniz? İnsan olmak mı?

Tolstoy der ki “”Acı duyabiliyorsan, canlısın. Başkalarının acısını duyabiliyorsan, insansın”

Şimdi sormak gerekir en son olarak hâlâ devam etmekte olan son iki ayı aşkın bir süredir acımasız şekilde kundaktaki çocuktan ayağını atmaya dermanı kalmamış ihtiyara, hastane de yatan hastasından, okula giden körpe çocuklara, evine sığınmış biçare insanlara, gece gündüz aralıksız bomba yağdıran zalimlere, onların yöneticilerine ve bu zulmün hâlâ devam etmesine göz yuman, izin veren, sessiz kalan kim varsa hepsine sormak gerek “acı duyuyor musunuz?”  veya “başkasının acısını duyabilir musunuz?”

Mesela, Gazzeli bebekleri görebiliyor muyuz? Neredeler ve nasıllar?

Gazzeli annelerin, Gazzeli kadınların, kızların yerinde olabilmeyi, empati yapmayı hiç deneme amaçlı olsa da kendiniz için, anneniz, bacınız, kızınız için düşünebiliyor musunuz?

Bu ve benzeri binlerce soruyu bu ülkenin insanlarına değil, dünyaya egemen olan o güç sahibi, hangi etnik köken ve dini kökenden olursa olsun her hangi bir kişiye sorulduğunda eminim ki herkes hemfikir ve hemhâl olmuşçasına razı olmayacağını açıkça söyleyecektir ve söylüyor da… Öyleyse neden?

Şeyh Şirazi, der ki: “Ey başkalarının acısıyla kaygılanmayan sana insan demek yakışık almaz”

Zira, insan olmak bu kadar zor olmamalı…

YORUM YAP