Vaktiyle içki alemlerinin müdavimi, rüşvetçi, hırsız, sahtekar olan bir zat, ailesinin ve çevresinin baskısıyla bir dergaha mürid olur. Her geçen gün daha iyiye gitmekte ve hırsızlığı, yalanı, rüşveti, rantı, ihale devşirmeyi, devletin imkanlarını ona buna, kendi yandaşlarına peşkeş çekmeyi, yetim hakkı yemeyi unutmaya başlamıştır.
O kadar iyi bir insan olmaya başlamıştır ki, onu hizmet etmesi için mürşidinin yanına hizmetçi olarak verirler.
Bir gün mürşidiyle birlikte bir yolculuğa çıkarlar. Namaz vakti yaklaşınca mürşidi buna dönerek “Gelirken aşağıda bir dere görmüştüm, şu ibriği alda oradan su getir, abdest alayım” diyerek, abdest için bir ibrik su ister. Bizim müptezel dereye varır, fakat vardığında dere kenarında bir kaç kişinin alem yaptığını ve şarap içtiğini görür.
Onların yanına varınca buna içki ikram etmek isterler, her ne kadar “yok” dese de, eski günlerinden tanıdığı olan bu insanları kıramaz ve bir kadeh alır.
İçiyormuş gibi yaparak oradan ayrılıp dereye doğru gider.İbriğe suyu doldurmaya başlar, ancak şeytan dürter ve gelirken ibriğin içine o bir bardak şarabı katar.
İçinde şarap olan ibriği getirirken, suyun çok fazla şarap koktuğunu farkeder, yaptığından pişman olur ve mürşit abdest suyunu beklediği için geri dönüp dereden suyu da dolduramaz, kendi kendine ne yapsam ne etsem diye sorarken, üzerinde bulunan miski amberi ibriğe döker ve şarabın kokusunu bastırır.
Mürşidinin yanına gelir ve abdest alması için tam suyu dökeceksen, mürşidi elini geri çeker ve abdest almayı bırakır.
Müptezel şaşırır, “Neden abdest almadınız?” diye sorar.
Ona dönerek der ki, “Beden ruhun elbisesidir, ruh kirlendikten sonra bedenin temiz olması neye yarar? Üstündeki elbise ne kadar gösterişli, ne kadar albenili olursa olsun, içindeki kirliyse, ondan salih amel beklenmez. Bir kadın kötü yola düştüyse, onun kirliliği elbisesinde, bedeninde değil, ruhundadır. Bir hırsıza ya da liyakatsize makam mevki verip, kadı yaparsan, ilk önce adaleti kirletir, onun verdiği hiç bir karar adil değildir, Çünkü liyakatsizlikte hırsızlıkta Allah katında makbul değildir, haramdır, . Bir caminin sadece bir tuğlasında haram varsa, caminin içindeki imamın, cemaatin ne kadar halis, ne kadar mümin olduğunun önemi yoktur, çünkü cami ruh, imam da cemaatte, caminin elbisesidir.
Senin getirdiğin ibriği içinde haram olması, onunla aldığım abdesti helal kılmaz.İçine kattığın koku sadece haramı gizlemek içindir, ama haram olmasının manisi değildir.”
Çevreme bakıyorum da, helalin içinde ne kadar çok haram var. Sizlerde bir bakın, çok ön yargılı değilseniz, hemen hemen, bize helal diye sunulan bir çok şeyin içinde ne kadar çok haram olduğunu görüp şaşırırsınız.
Sakın ama, bunu yediğiniz içtiğinizle kıyaslamayın. Bize dikte edilen, bize anlatılan bir çok şeyin aslında gizli gizli ne kadar haram barındırdığını görebilirsiniz.
İşte, çok değil biraz Müslümanlık varsa, gözünüzü kapatmamayı, göz yummamayı emrediyor. Ama bir şartla.
Oda Müslüman olacaksınız.