reklam
reklam
DOLAR36,6728% 0.06
EURO39,9833% 0.12
STERLIN47,4554% -0.03
FRANG41,4522% 0.09
ALTIN3.524,23% 0,22
BITCOIN82.604,02-2.145

VAKTİNE KALAN SÜRE

:
için vakti

Ramazan Yolculuğu

Yayınlanma Tarihi : Google News
Ramazan Yolculuğu

Görünen o ki; insanın ihtiyacı ve açlığı, yalnızca karnını doyurmak, açlığını bastırmak ve barınmakla sona ermiyor.

Elde ettiği şeylerden hep daha fazlasına sahip olmanın peşinde koşmaktan kendini alamıyor insan. İçinde doymak ve durmak bilmeyen daha fazlasına sahip olmak isteyen bir his sürekli onu tahrik edip duruyor. İnsan bunu bastırmanın mücadelesini verse de dizginlemeye çalışsa da alttan alta yatan nefsine cazip gelen şeylerin peşinden sürükleyip gidiyor hep. İnsan sadece bu duyguyla yaşayan ve bunun peşinde koşan biri de değil elbette ki… Başka bir duygu daha var onun yüreğinin derinliklerinde… Onu sarıp sarmalayan, kucaklayan ve ona ulaşmak, ona layık olmak için kanayan ve kaynayan bir başka duygu daha ona yaşamaya tutkusu veriyor. Bu Yunus Emre’nin dediği gibi, “Aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni” duygusu bu…

Bu duygu biteviye devam eden duygudur. Zira ufkun ötesini merak eder insan, yıldızların ardındaki sırları hayal eder. İşte bu, insanın bitmeyen, sürüp giden yolculuğudur.

Ramazan ayı, bu bitmeyen arayışın en derinden hissedildiği bir zaman dilimidir. Oruç, insanın aç kalmasıyla aslında midesini değil, ruhunu doyurmayı hedefler. Bu, bir arınma sürecidir. İnsan, maddi ihtiyaçlarının ötesine geçer, manevi bir doyuma ulaşmanın duygusuyla gark olur. Ramazan, bu anlamda, insanın gözlerini diğer duygularına da yöneltmesine kapı aralayan bir okuldur. O gözler ki, maddeye değil manaya, dış dünyaya değil yüreğe ve ruha yönelen bir derinliğe yönelir hep bu ayda…

Ramazan ayı toplumun, bu manevi yolculuğunda ve bitmeyen maddi arzu ve hırslarını dizginlediği bir aynadır aslında, insanın kendini görebilmesi, fark edebilmesi için… İnsanlar Ramazan’da bir araya gelir, iftar sofralarında buluşur, teravih namazlarında birlikte saf tutarlar. Bu, yalnızca bir yaklaşım değil, aynı zamanda bir dayanışmanın ete kemiğe büründüğü vücut bulduğu bir haldir. İnsanın yapıp ettiklerini ve yapması gerekenleri gözden geçirmesini, kendini yeniden değerlendirmesini sağlayan bir atmosfere sürüklendiği günlerdir. Yunus’un dediği gibi, “Bir kez gönül yıktın ise, bu kıldığın namaz değil” diyerek, insanın düşünmesini ve kendini sorgulamasını öne çıkarır. Bu atmosfer, insanın nefsani arzularını dizginlemek için bir fırsat sunar. Oruç, insanı bencillikten uzaklaştırır, başkalarının düşünmesini sağlar, başkasının açlığını ve ihtiyaçlarını hatırlatır. Bu, İslam’ın insana ve topluma kazandırdığı huzur verici gönül rahatlığı ve toplumsal açıdan bir dengedir. İnsan, hem kendi nefsiyle hem de toplumunun nefse cazip gelen herşeyiyle mücadele içindedir. Fakat bu mücadele, onu daha da olgunlaştırır, ruhunu yüceltir.

Ne yazık ki içinde yaşadığımız günümüz dünyasının insanımıza empoze ettiği hayat anlayışı, insanın bu manevi yolculuğunu zorlaştırmaktadır. Tüketim kültürü, insana, teknolojinin ürettiği hayatı kolaylaştıran ama çok da zorunlu olmasa yani sahip olunmasa eksikliği hissedilmeyen her şeye sahip olma arzusunu karşılamayı teşvik eder. İnsanı tam manasıyla aç gözlülüğe ve her şeye sahip olmaya sürükler. Reklamlar, sürekli daha fazlasını istemeye teşvik eder, ihtiyaçların ötesinde arzular oluşturur. Hâlbuki insan, Allah’ın rızasını kazanmak, O’nun yolunda yürümek için yaratıldı. Yunus’un dediği gibi, “İlim, kendin bilmektir.” Zira kendini bilen Rabbini bilir. Ramazan, bu arzuyu besler. İnsan, oruçla nefsini terbiye eder, namazla Rabbine yönelir, Kur’an’la huzur bulur. Bu, bir manevi yolculuktur. İnsan, bu yolculukta kendini keşfeder, kendi eksikliklerini görür ve Allah’ın rahmetine sığınır.

İşte böyle sürüp giden hayatın ortasında her yıl yeniden bir uyarıcı gibi gelen Ramazan, bu tüketim çılgınlığına bir dur demeyi hatırlatır. Ve düne bağlı kalmadan yenilenmeyi öğütler. Mevlana’nın sözleriyle, “Dünle beraber gitti düne dair ne varsa, bugün yeni şeyler söylemek lazım.” Ve Yunus’un dediği gibi, “Cennet cennet dedikleri, birkaç köşkle birkaç huri. İsteyene ver onları, bana seni gerek seni.” Sözleriyle insanın kendine dönmesini ve niçin yaşaması gerektiğini hatırlatır. İnsan, oruçla nefsini terbiye eder, arzularını dizginler ve gerçek ihtiyaçlarını fark eder. Ramazan, bu yolculuğun en anlamlı duraklarından biridir. İnsan, bu ayda nefsini terbiye eder, arzularını dizginler ve gerçek ihtiyaçlarını fark eder.

Ramazan, bize Yunus’un sözleriyle seslenir: “Gelin, tanış olalım, işi kolay kılalım.” Çünkü insan, ancak kendini bilerek, nefsini terbiye ederek ve Allah’a yakınlaşarak huzura erer. Ramazan, bu huzura ermenin kapısını aralar. İnsan, bu kapıdan geçerken, hem kendini hem de Rabbini daha iyi tanır. İşte bu, Ramazan’ın bize sunduğu hediyelerden biridir…

YORUM YAP