Erzurum Kongresi, Doğu illerini temsilen 9 kişilik bir Heyet-i Temsiliye seçmişti. Sivas Kongresi’nce 6 kişi daha seçilmek suretiyle “Heyet-i Temsiliye” genişletilmiş, bu suretle Türkiye Büyük Millet Meclisi açılıncaya kadar memleket mukadderatında yegâne söz sahibi bir kurul oluşturulmuştu.
Bu itibarla, Sivas Kongresi, İnkılâp Tarihi’mizde büyük öneme sahiptir Üyelerinin, tüm memleketi temsili nedeniyle Millî Mücadele başlangıcında Türkiye’nin geleceğini ve kaderini çizen, bütün milletin tek vücut halinde birlik olduğunu dünyaya duyuran millî bir Kongre’dir.
Kongre Anadolu ve Rumeli’den gelen delegelerden meydana geldiği için Erzurum Kongresi gibi yerel değildi. Alınan kararlar yurdun bütününü kurtarmak amacını taşıyordu. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-I Hukuk Cemiyeti’nin kurulması ile bütün memleketi kapsayan tek cemiyet haline geldi. Böylece kuvvetlerimiz bir merkezde ve bir amaç etrafında toplanmış oldu. Bu suretle de Bağımsızlık Savaşımızın, ulusal birliğin, Mustafa Kemal etrafında toplanması gerçekleşmiş oldu.
Kongrenin seçtiği Temsil Heyeti Mustafa Kemal’in başkanlığında, kongrenin aldığı kararları gerçekleştirmeğe çalıştı. Milli direnme hareketinin başı oldu.
İstanbul Hükûmeti, Mustafa Kemal ve Heyet-i Temsiliye ile temas temini ve anlaşma zemini aradı.Temsilcileri aracılığıyla 20-22 Ekim 1919 tarihleri arasında Amasya’da O’nunla görüştü. İnkılâp Tarihi’mizde “Amasya Mülâkatı” olarak bilinen bu görüşmede bir Millet Meclisi toplanmasına ikna olmuştu.
Salih Paşa alınan kararları İstanbul Hükûmeti’nekabul ettireceğine söz verdiyse de başaramadı
Mustafa Kemal, Meclisin Anadolu’da toplanmasını istemesine rağmen, Meclis 12 Ocak 1920’de İstanbul’da toplandı. Fakat İngilizlerin ve gerekse onlara âlet durumunda olan hükûmet adamlarının baskısı nedeniyle olumlu çalışamadı Yalnız Erzurum ve Sivas Kongreleri’nin esaslarını “Misak-ı Millî” halinde kabul ve ilân etti.
Sivas Kongresi sonuçları ülke çapında büyük coşkuyla karşılanmış, millî hareketin her yerde egemen olduğu düşüncesi giderek güç kazanmıştı. Atatürk, 27 Aralık 1919’da Ankara’ya geldi. Kurtuluş Savaşının ve yeni kurulacak millî Devletin merkezi yönetim yeri de belli olmuştu.
Sivas Kongresi kararına uygun olarak son Osmanlı Meclis-i Mebusan’ı 12 Ocak 1920’de toplandı. Ancak, Meclis içindeki vatanseverler, bütün çabalarına rağmen padişahın egemenliğine dayalı sistemin ortam ve alışkanlıklarını yok edememişlerdi. Bu durum, Meclis-i Mebusan’abağlanan ümitleri de yıkıyordu. Ama, yine de anayasal nitelikte önemli bir karar alınabildi. 28 Ocak 1920 tarihli bu karar, “ulusal and” anlamına gelen “Misak-ı Millî” idi.
Misak-ı Millî (ulusal and), daha Erzurum Kongresi sırasında biçimlenmeye başlanmış, Sivas Kongresi’nde olgunlaşmış ve sonuçta esasları doğrudan doğruya Atatürk tarafından yazılmıştı. Temel ilke olarak, “vatanın ve milletin bõlünmezliği” vurgulanıyordu.
Meclis-i Mebusan’da alınan ve ilan edilen Misak-ı Millî kararı, Ayan Meclisinde görüşülmedi. Dolayısıyla onaylanmak üzere padişahın önüne de gelmedi.
Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında yer alan “Türk vatanı ve milletin bölünmezliği” ilkesinin millî ve hukukî dayanağı, “Misak-ı Millî”di.
Mustafa Kemal 13 Aralık 1919’da Sivas’tan Ankara’ya hareket etti. Yolda Kayseri ve Kırşehir’e uğradı. Kırşehir’de gece şerefine fener alayı tertip eden halka:
Bu milletin içinden çıkan bir Kemal:
“Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini
Yok imiş kurtaracak bahtı kara maderini.”
Gene bu milletin bağrından çıkan bir Kemal de diyor ki:
“Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini
Elbet bulunur kurtaracak bahtı kara maderini.”
Mustafa Kemal’in bu sözleri, kurtuluş umudunun ve büyük ülküsünün anlatımıydı.
27 Aralık 1919’da Mustafa Kemal Paşa, bir kısım arkadaşları ve Heyet-i Temsiliye üyeleri ile beraber Ankara’ya gelmişti. Artık Millî Mücadele Ankara’dan yönetiliyordu.
23 Nisan 1920’de yurdun her bölgesinden gelen millet temsilcileriyle Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Sivas Kongresi’nde teşkil edilen ve 27 Aralık 1919 Cumartesi gününden beri Ankara’da çalışan “Heyet-i Temsiliye” görevini, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bırakmıştı.
Sivas Kongresi kararlarıyla, Türk Ulusu’nun, kendisiyle ilgili kararları, ancak kendisinin verebileceğinin altı bir kez daha çizilmişti. Bu kararlarla, vatanın bölünmez bir bütün olduğu, milli iradenin hakim kılınacağı, manda ve himayenin kabul olunamayacağı ve bunların sağlanması için güçlerin birleştirileceği kaydedilmişti.
Sivas Kongresi’nin bize bıraktığı en büyük öğreti, yol aydınlığı ve miras buydu. Bu mirası, demokrat bir yaklaşımla, insan hak ve özgürlüklerine dayalı bir anlayışla geliştirip, zenginleştirerek yaşamak ve yaşatmak görevimizdir.