Toplumları yönetmenin en kolay yolu yönetilecek toplumu cahil bırakmaktır. Bununda çeşitli yöntemleri vardır. Maalesef günümüzde en etkin kullanılanı dindir. Bilimle din birbiri ile çelişen iki farklı kutup olarak gösterilip din ile bilim ayrı tutularak inançlı toplumları; düşünmeyen, sorgulamayan ve fikir üretmeyen topluluklar haline getirilmek istenmektedir.
Halbuki İslam tarihinin her döneminde böyle olmamıştır. Dinimiz en yeni ve modern dindir. Kitabımız Kur-an, tahrif edilen önceki kitapları düzeltici ve son kitap olarak gelmiştir.
Genelde Türk milleti İmam Matüridî’nin kurduğu, Hanefî Mezhebi’nin kurucusu İmam-ı A’zam’ın düşüncesini tâkip eden, akla önemli bir yer veren itikadı benimsemiştir. Matüridilik, dinde aklın öne alınması demektir. Birçok ayet ve hadiste inananlara akıllarını kullanmaları tavsiye edilir.
Medeniyetlerin beşiği Anadolu’da, Türk-İslam devletlerine başkentlik yapmış, eğitim ve kültür şehri Sivas’ta bulanan çok sayıda medrese bize akla ve bilime verilen önemi gösteriyor. 8 asır evvel Sivas’ta bulunan medreselerde; cebir, astronomi, tıp gibi birçok fen ilminin öğretildiğini biliyoruz. Tarihi bulgular bize 8 asır önce Selçuklunun din dersleri ile fen dertlerinin bir arada öğretildiğini gösteriyor. O dönem Müslüman Türklerin sahip olduğu devletlerin dönemlerinin süper güçleri olmasının altında yatan en önemli özellikleri bence budur.
Günümüzde ise maalesef dini tekellerinde sanan bazı cemaat ve tarikatlar modern bilme savaş açmış, gerçek din ve inançtan bihaber, kendi geliştirdikleri öğreti ve ritüeller ile hem hakkın diniyle hem e insanların inancı ile oynayıp, dini suiistimal ederek kurdukları saltanatları için gerekli cahil beyinler üretmektedirler. Bunun tam aksine bireylere kurtuluşun reçetesini sunan yapılarda vardır. Onları ayrı tutmak isterim.
Bugün Müslüman ülkelerin içerisinde bulundukları sıkıntının başlıca nedenlerinden biri bence budur. Cahil bırakılan halk ülkelerin gelişimini engellemiş; çatışmalarla, savaşlarla, hastalıklarla, fakirlikle, ekonomik sıkıntılarla boğuşur hale getirmiştir.
Dediğim gibi Allah rızası için, ehlisünnet yolunda insanlara kurtuluşun reçetesini sunan yapıları ayrı tutuyorum. Ancak, kendi şeyhlerini adeta putlaştıran, kendinden başkalarını tanımayan, hak dinin yerine kendi öğreti ve ritüellerini yerleştirmiş, cahilliği kullanarak hükümranlık süren bu yapıların kontrolü, iç ve dış güvenlik açısından denetimleri şarttır.
Ülkelerin, milletlerin, inanç gruplarının gücü nitelikli insan yapılarıyla eş değerdir. Bu nedenle eğitim çok önemledir. Ahlaksız eğitim ve bilim ise iyiye değil kötülüğe hizmet eder. Bu nedenle Selçuklunun başardığı gibi gerçek din ile fen ilimlerini bir arada kaynaştırıp ahlaklı ve iyi eğilimli nesiller oluşturmak zorundayız. Buda önündeki engelleri kaldırarak sağlanabilir.