Kendi siyasi ikbalini her zaman ülke çıkarının önünde tutan, sayın Devlet Bahçeli’nin geçtiğimiz günlerce bebek katili, eli kanlı terör örgütü PKK’nın kurucu lideri Abdullah Öcalan için sarf ettiği sözler tartışmalara neden oldu. Duygusal milliyetçi çevreler duydukları üzüntüyle tepkilerini dile getirirken mantıkla olaya bakanlar sessizliğini korudu.
Sayın Bahçeli’nin ifadeleri bana 1. Dünya savaşını hatırlattı. Almanların yanında girdiğimiz bu savaşta Devlet-i Aliyye, sınırları içerisindeki farklı milletleri boyunduruğu altında tutamayıp büyük yara almıştı. Balkanlar, Afrika, Arap yarım adası ve birde iç içe yaşayan Ermeniler başta olmak üzere diğer etnik gruplar devletin yanında değil karşısında yer aldı. Cephede savaşılırken onlar içerde devleti sırtından bıçakladı. Bence Devlet-i Aliyye’nin yıkılmasının başlıca nedeni budur. Bu millet ve grupların karşı safa itilmesine ittihatçıların yanlış tutumları neden olmuştur.
3. dünya savaşı kapıda. Ülkeler hızla saflarını belirlemekte ve hazırlıklarını yapmaktalar. Sayın genel başkanın ifadelerine bu çerçeveden bakarsak, belki de siyasi intihar olarak nitelendirilebilecek bu çıkışın nedenini çok daha sağlıklı bir şekilde analiz edebiliriz.
Bebek katili terör örgütünün eli kanlı liderlerinden Abdullah Öcalan’ın örgüt üzerinde hakimiyeti kalmadığının, emir komuta hiyerarşisinin dışında kaldığının farkındayız. Ancak buna rağmen halen Kürt vatandaşlarımız üzerinde etkisi olduğu düşünülebilir. Kürt vatandaşlarımız 1. Dünya savaşında devleti sırtından vuranlardan olmadı. Türk kardeşleriyle cephede düşmana karşı omuz omuza savaştı. Cumhuriyetin ilk yıllarında aslında Kürt olmayıp, Kürt görünümlü Ermeniler tarafından birçok isyan çıkartıldı. O isyanların devamı günümüzde PKK ve diğer kanlı örgütlerde vücut buldu. FETÖ dahil bu örgütlerin temeline indiğimizde Ermeni-Siyonist iş birliğini görmek mümkündür. Maalesef yıllar içerisinde bazı yöneticilerde kardeşi kardeşe düşüren bu hain oyuna çanak tuttu. Öyle bir zaman diliminden geçmekteyiz ki aslında her ikisi de turani olan Türk ve Kürt kardeşlerin, Çanakkale’de olduğu gibi omuz omuza saf tutma zamanı fazlasıyla geldi.
Sayın genel başkanın açıklamasının ardından yeniden inşa edilecek bu kardeşlikten korkan emperyaller düğmeye basarak düşmanlığın yeni fitillerini ateşlemeye kalktı. TUSAS’a düzenlenen saldırı, PKK sempatizanlarının özellikle ülkücü öğrencilere yönelik saldırıları ve karşılaşmamız muhtemel diğer eylem ve saldırılar. Maksat aralanan huzur ve birliktelik kapısını kapatmak, kutuplaşma ve ötekileştirmeyi arttırmaktır. Mantıklı milliyetçilerin süreçte; tahrik, intikam, hamasi açıklama ve eylemlerden uzak durup süreci desteklemesi icap eder. Aksi halde 3. Dünya savaşında cephede değil bağrımızda açılacak yaraları sarmamız gerekir.