Ünlü bir üniversitenin sosyoloji dersinde, dersin hocası öğrencilere dönerek şöyle der. Ben matematik hocası değilim ama bugün biraz matematik çalışacağız. “Bakın önümde üç tane kutu var, siz içini görmüyorsunuz ama söyleyeyim.
Bu kutulardan bir tanesi boş diğer ikisinde ise, birinin içinde 99 tane siyah bilya, diğerinde ise bir tane beyaz bilya var. Bütün bilyaları boş olan diğer kutuya koyup karıştıracağım.”
Profesör bir kutuda ki tek bir bilyayı ve diğer kutudaki tüm bilyaları boş olan diğer kutuya koyduktan sonra, kutuyu iyice karıştırıp tekrar öğrencilere dönerek şunu sorar.
Şimdi söyleyin bana, tüm bilyaları topladığım şu kutudan çekeceğim ilk bilyanın beyaz bilya olma olasılığı yüzde kaçtır? Gözde üniversitenin seçilmiş öğrencileri hep birlikte cevap verirler. “Yüzde birdir hocam!.”
Güzel! der ve öğrencilere dönerek “Hadi ilk bilyayı çekelim”
İlk bilya çekilir ve öğrencilere dönerek, bakınız beyaz bilyayı çektim, ne kadar şanslıyım değil mi? Diye sorar.
Sınıfta büyük bir uğultu kopar, yüz tane bilya içinde çekilen ilk bilyanın beyaz olma olasılığı son derece düşüktür ama sonuçta istatiksel bir oran vardır ve bu oran ihtimal dahilindedir.
“Şaşırmayınız, yüzde birde olsa, bu oran ihtimal dahilindeydi. Peki şimdi çekeceğim diğer bilyanın rengi ne olacak sizce? Hep birlikte bağırırlar, “Bundan sonrakiler hep siyah olacak hocam!.”
Profesör kafasını sallar ve kutudan ikinci bilyayı çeker, sınıfa döner ve ne ilginç değil mi, bu da beyaz?
Öğrenciler büyük bir şaşkınlık içindedir. Peki bu nasıl oldu sizce?
Hile yaptınız hocam, bu işte bir hile olmalı.
“Başka ne olabilir, neden bu da beyaz çıktı? Sonra bir bilya daha çeker ve bakın bu da beyaz, sonra diğerleri peşpeşe hep beyaz çekmiştir.
Öğrencilerin bir kısmı hile yapıldığını söylese de, bir kısmı olayın bilimsel yönüyle uğraşmaktadır.
Hocam siz 99 tane beyaz koymuştunuz. “Aslında o kutuya yerleştirilmiş başka bilyalar vardı. Beyaz bilyanın taşıdığı renk atomları diğer bilyalarla reaksiyoan girdi ve diğerlerini de beyaz renge çevirdi vb.”
Buna benzer açıklamalar peşpeşe yapılmaktayken, arka sıralardan bir öğrencinin sesi duyulur.
Hocam o bilyalar beyaz değil ki!.. Hatta ilk seçtiğiniz bilya da beyaz değildi. Ama siz bize beyaz olduğunu söylediniz. Bütün sınıf sizin söylediğinizin doğru olduğuna inandığımız için beyaz olduğunu düşündü.
“Kısmen yakaladınız ama, şunu söyleyebilirim. Çektiğim her bilya aslında beyazdı. Lakin kutuya koyduğum bütün bilyalar beyazdı..
-Peki, şimdi asıl derse gelelim. Bu olaydan çıkartmamız gereken ders, işleyeceğim ders olacaktı. Sizce nasıl bir ders çıkarttınız?
Bu defa öğrenciler, güven ve iyiniyet üzerine söylemlere başlarlar, profesörün kendilerinin güvenini suistimal ettiğini, onun makam ve mevkisinin, doğruların araştırılmadan ön kabulün bu sonuca götürdüğünü ifade etmeye çalışırken, arka sıralarda ki o öğrenci,
Hocam, biz aslında inanmak istediklerini arayan körleriz. Sizde bu duygularımızın etkisinden kurtulamadığımız sürece, sizin söylediklerinize inandık. Ben ilk başlarda sizi dinlemediğim için, beyaz bilyaların renklerinin siyah, siyah bilyaların renklerinin ise beyaz olduğunu kabul etmedim.
Sizin bize kabullendirdiklerinizi sorgulayabildiğim için olayın farkına vardım.
Konu ve ders budur der, profesör. Konu algısal körlük ve önkabüllerdir. Sizi yanıltan önyargılarınız değil, ön kabullerinizdir. Önyargı sadece yanlış işler yapmanıza neden olabilir ancak önkabüller doğruların yalan, yalanların doğru olarak kabul etmenize neden olur. Tıpkı beyaz bilyayla siyah bilya olayında olduğu gibi.
Size beyaz bilyayı gösterirken siyah dediğimde, siz beyaz olduğunu bile bile siyah olduğunu kabul ettiniz.
İşte bu nedenle hayal kırıklığına uğramanız son derece olağan ve gerçekti.