Bu kupa; “Parmaklıklar ardında, sıradağlar gibi duranlarındır.Tarihi boyunca kendini renklerine verenlerindir.” Dizesiyle bitirelim, üstad şair Orhan Şaik Gökyay’ın dizelerini. Büyük şairimizi rahmet ve minnetle yadederek.
Evet bu kupa, bu şehrin, bu takımın, yağmur çamur, varlık yokluk demeden ezasını cefasını çeken bu taraftarın, bu renklerin, bu yönetimin, bu futbolcuların, geçmişte görev yapmış ahrete intikal etmiş yöneticilerimizin, Salih Ayhan valimizin, merhum Osman Seçilmiş başkanımızın, tüm sevenlerin, gönül verenlerin, şüphe yok ki bu hocanındır.
Ama, fakat, lakin Mecnun Odyakmaz’ındır. Bir değil, belki on, belki yüz kupayı anasının ak sütü gibi, helalinden hak ettiği için onundur. Kendisi maç sonu röportajında, geçmişte yaşanan elim hadisede hayatını kaybeden 41 taraftarımıza adamıştır kupayı ama. Bu sözler, kendisinin mütevaziliğini, asaletini yeterince tasdik ediyor zaten..
Uzun süredir, Perşembe akşamı kadar heyecanlanmadım, korkmadım, üzülmedim ve sevinemedim de? Bir özlemin, bir hasretin dindirildiği bu akşam, herkesi tebrik ettim, oynayanı seyredeni, maça gideni, gitmeyeni.
Kameralar localara döndüğünde, başkanı aradı gözlerim, acaba diyordum kendime. “Bu kulüp kayyuma bırakıldığında, elini taşın altına, gövdesiyle sokan bu adam olmasaydı, şimdi bir çoğumuz ekran başında, tribünde, sokakta dev ekran karşısında, kahvede, lokalde ya değildik, ya da pişpirik oynayıp taş düzmeye devam ediyorduk.
Bu şehrin marka yüzü Sivasspor, marka değeri Sivasspor, tesellisi Sivasspor, ekmeği Sivasspor’dur. O yüzden başkan, bu takım için ve bu şehir için müstesnadır.
3 Temmuz sözde şike operasyonu çekildiğinde, operasyon çocuklarının kurguları teker teker sahneye konulurken, insanlar sabahın üçlerinde beşlerinde yataklarından götürülürken, benim başkanımın, hocamın, futbolcumun başı dikti. Bir yiğit gibi gittiler.
O günler çok söyledim, çok yazdım, bu bir el koyma planı, bu ticari operasyon. Futbol pastasını birilerinin kendi tezgahına taşıma planı. Bunu Fenerbahçe üzerinden yürütüyorlar, konu sadece bu. Şike falan değil.
Yine o günler sus pus olanların, kıyıya köşeye sinenlerin, derin çetenin şerrinden korkup, delikanlıca, yiğitçe bu alçaklığı haykıramayanların sustuğu, ama onun susmadığı günleri unutmadık değil mi?
Mecnun başkan cezaevine girince kendisine bir mektup yazmıştım, daha doğrusu kendisini ziyarete giden ortak dostumuza, “Başkanımıza, hocamıza gidince selam söyle, gönlümüz, yüreğimiz onlarla. Ergeç adalet tecelli edecek, masum olduklarını cümle alem görecek,” demiştim, kendisi de dönünce sohbet sırasında, “Mecnun Başkan’ın herkese selamı var” demişti. Bende o selam üzerine kendisine bir mektup yazdım. Aradan ne kadar geçti bilmiyorum ama, günün birinde, postacı bir mektup getirdi. Mecnun başkanın, kendi el yazısıyla kaleme aldığı bir mektup. Üzerinde Metris T1-A.7 yazıyor. Hala saklıyorum. Kısmet olursa ömrümün sonuna kadar da saklayacağım. Şimdi baktım 9 Eylül 2011 tarihli, oldukça güzel bir el yazısıyla kaleme alınmış, zulme ve haksızlığa başkaldırının mektubu.
Belki bugünün şartlarında, dünü anlatmak çok fayda etmeyecek. Dünün acısını, yokluklarını, dertlerini bilmeyenlere bugünü anlatmak ta nafile. Ama yaşandı, ama gerçekler işte böyle.
Neredeyse 20 yıldır Sivasspor’un içinde, her yerinde olan, iyi ve kötü gününde de takımı bir an olsun yalnız bırakmayan bu şahıs, kupanın asıl ve asil sahibidir. Kötüyü kucaklayıp, iyiyi bizlere paylaştıran, acıyı kendi içlerinde söndürüp, sevinci seyircisine, taraftarına, bu şehre dağıtan başkan, kupanın bence sahibidir.
Arada sırada takım tökezlediğinde, bazı şeyler ters gittiğinde, ilk olarak hedefe konulan bu ismin, birilerince yıpratılmaya çalışılması da yine bu şehrin kadersizliğidir.
Takıma, sorundan başka hiçbir şey veremeyecek olanların, kendilerini çözüm odaklı sunmaları, kirli bir tertip ve oyunun parçasıdır. Her Sivasspor taraftarı bunun farkında ve bilincinde olmalıdır.
Bilmiyorum, Sivas’ta Mecnun Odyakmaz adına okul, köprü başka bir eser var mıdır. Sokak duymuştum ama. Şimdiye kadar yapılmaması bu şehri yönetenlerin, bu şehre ne kadar uzak olduklarını daha da anlamlandırmaktadır. Varda bilmiyorsam, o da benim ayıbım olsun..
Kendi şehrine yabancı bir siyaset pazarı ve karşılığı, bu şehir insanına sadece üzüntü veriyor. Farkında mısınız?
Şimdi birileri çıkıp, bu kupa, “ şehrimize yapılan spor yatırımlarının, sizleri ne çok sevdiğimizin, gece gündüz rüyalarımızda Şampiyon Sivas nidaları attığımızın belgesidir” hikayeleri uydurabilir.
Aman dikkat edin, inanmayın siz onlara. He he deyin geçsini gitsinler..
Bu arada…
Urfalı bir sendikacının ismini, Sivas’ın, Divriği Ulucami’den sonra dünya mirasına soktuğu Aşık Veysel adıyla becayiş yapanlar, inşallah ne yaptıklarının farkında ve bilincindedirler.
Sağlıcakla kalın..