Sivasspor’un bundan önce oynadığı Trabzon ve Antep maçları bize eski
günlerinden eser kalmadığını göstermişti. Adana Demirspor karşılaşması bu oyun
anlayışı ve şekli ile ne süper lig de ne de Avrupa da başarılı olunamayacağını
gösterdi. Tartışmasız Süper ligin en düz takımıyız.
Kalecilerimiz kocaman bir soru işareti. Stoperlerimiz hem hızlı değil hem
de geriden oyun kuracak kapasiteleri yok. Orta saha da oynayan oyuncularımıza orta
saha oyuncusu demek için bin şahit lazım. Sadece rakibi karşılama ve atağı kesme
derdindeler. Top bizdeyken hiç biri dikine gidemiyor, adam geçemiyor, araya pas
atamıyor, kaleye şut çekemiyor. Kenarlarımız dersen birisi emekli modunda birisi
savunma yapmaktan hücuma çıkmaya vakit bulamıyor. Üzüldüğüm tek oyuncu
Mustafa Yatabare…
Sivasspor bu oyun anlayışı ve bu oyuncu grubu ile hiçbir takıma karşı
favori olamaz. Kaleye gidemiyoruz. Tek hücum planı orta alanda dığıldandıktan
sonra sol tarafta topu Gradelle buluşturmak, o da buluştuğu her topu ya eziyor ya da
dağlara taşlara atıyor. Kısaca topu tamamen rakibe bırakarak oynamak yetmezmiş
gibi geçiş oyununu oynayacak oyuncularımız da yok.
Adana Demirspor’un orta sahası Ndiaye, Belhanda, Gökhan İnler, bizim
orta saha üçlümüz Robin Yalçın, Ulvestad, Kerem. Bizim Kenar forvetlerimiz,
Erdoğan, Max rakibinkiler Onyekuru, Akıntola.. Aslında bu isimleri karşılıklı
yazdıktan sonra maç ile ilgili hiçbir analiz yazmaya gerek yok. Futboldan az buçuk
anlayan herkes bu karşılaşmanın nasıl geçtiğini anlar. Adana Demirspor her iki
dakikada bir Sivasspor kalesine şut çekti. Sadece ilk kırk dakikada Kaleci Muammer
sekiz tane kurtarış yaptı. Oda ancak 40 dakika dayana bildi. 41. dakikada Rakip
Belhanda ile bir sıfır öne geçti…
50. dakikada iki, 70’de üç oldu. Rakip ikinci golü bulduktan sonra o kadar rahat
oynadı ki sanki idmanda beşe iki çalışması yapar gibiydi. Karşında bir alt ligden
takım olsa bu kadar rahat oynayamazdı. Bu maçı gördükten sonra birkaç kelamda
Teknik heyete etmek gerekir kanaatindeyim. Anladık transferleri zamanında
yapamadık. Her ağzınızı açtığınızda bu haklı gerçeği söylüyorsunuz. Peki ya
kardeşim Transfer noktasında rakiplerimiz kadar elimiz rahat olmayabilir,
yöneticilerimiz kulübü borçlandırarak büyütmek istemeyebilir, o zaman ona göre bir
strateji belirmemek gerekmez mi?
Örneğin alt ligler iyi taranarak her yıl birkaç potansiyelli oyuncu takıma
katılarak en azından bir sezon sonra on bire monte edilemez mi? Rıza hoca son
gelişinden bugüne dört yıl geçirdi. Hakan Aslan’ı Samsunspordan alıp takıma kattığı
gibi her yıl bir oyuncu kazandırmış olsaydı şimdi elinde en az beş tane Hakan Asalan
olurdu. Belki bir ikisini satıp bütçeyi de düzeltebilirdik. Dört yılda kimi
kazandırdınız kocaman bir hiç. Büyük umutlarla beş yılık sözleşme yapılan Armin
Derlek nerede? Üç yıldır halen hazırlayıp takım da üç dakika şans veremediniz.
Kısaca bu anlayış bu oyun değil Avrupa arenasında ligde dahi korkarım
bize karalar bağlatır…