reklam
reklam
DOLAR42,5357% 0.07
EURO49,6315% 0.06
STERLIN56,8506% 0.12
FRANG52,9777% 0.17
ALTIN5.776,47% 0,41
BITCOIN92.069,83-1.163

Çağın Badireli Yollarında

Yayınlanma Tarihi : Google News
Çağın Badireli Yollarında

Zamanın ruhu… Felsefenin derin dehlizlerinde yankılanan, psikolojinin labirentlerinde izi sürülen ve her insanın ruhunun en kuytu köşelerinde bir şekilde hissedilen esrarengiz kavram o. O, sadece takvim yapraklarının tükenişi değil, aynı zamanda bir devrin, bir dönemin, hatta bir insanın tüm hayat deneyimlerinin, var olma çabasının ve ruhsal yolculuklarının sürecidir. İnsanın zamanla olan birlikteliği, çalışmalarının ve ilişkilerin tüm aşamalarının yol haritasıdır aslında…

Her şeyin bir zamanı ve zamanın da bir ruhu vardır.

O ruhu kavrayamayan, kendi ömrünün ritmini de kaçırır. “Zamanın ruhu” dediğimiz şey, sadece içinde yaşadığımız çağın teknik, sosyal ve kültürel yapısı değil; aynı zamanda kişinin o çağla kurduğu uyumun, hatta direnişin kendisidir. İnsan, yaşadığı dönemin hem öğreneni hem de münekkididir. Eğer o ruhu yakalayamazsa, kendi potansiyelini yanlış mevsimde filizlendirmeye çalışır.

Sezai Karakoç “Her şey zamanında gerek. Geç yağan yağmurların faydası dokunmaz kurumuş çiçeklere” der. Bu, sadece biyolojik bir gerçeği değil, aynı zamanda insan ruhunun en kapsamlı trajedisine de işarettir. Zira bu söz, “zaman” kavramının nicel ve nitel değerlendirme arasındaki ince çizgidir. Takvimlerin belirlediği “saat” ve “gün”le devam eden zaman ile her şeyin vuku bulduğu an ikilisinin ayrımı gibidir. Karakoç’un vurguladığı, bir işi, bir eylemi, bir sevgiyi, bir sözü doğru zamanda yapmanın, söylemenin hayati önemine yapılan vurgudur. Zira atalarımızın veciz ifadesiyle “demir tavında” dövülür ve “akşamın işi yarına” bırakılmaz, her şey zamanında yapılmalıdır. Yine gecikmiş bir özür, artık paramparça olmuş bir kalbi onaramaz. Sönmüş ateşe atılan odun, sadece dumandan ibaret kalır. Bu, yalnız eylemlerin değil, duyguların da “zamanı” olduğunu gösterir. İnsan, bu doğru anı sezme, yakalama ve değerlendirme yetisine sahip olduğunda, kendi dönemiyle kurduğu ilişki, savaş yerine barışa ve mutluluğa dönüşür. Çağı maddi unsurlarıyla yakalayan değil, anlayan ve ona kendi ruh dünyasını yansıtan ve çağı kendi ruh dünyasıyla kurgulayandır olması gereken. Aksi takdirde, hayatı boyunca “keşke”lerin gölgesinde yaşamak zorunda kalır insan.

Zamanında ifade edilemeyen duygular, ertelenen hayaller, söylenmeyen sözler, zihnin derinliklerinde birikerek bastırılmış öfkeye, telafisi mümkün olmayan burukluğa dönüşür. Kurumuş çiçekler metaforu, ruhsal kurumaya, duygusal çoraklığa işarettir. Bir insan, kendini varoluşsal olarak gerçekleştiremediğinde, yaşadığı çağ ile kurduğu bağ kopar. Hayat, bir film şeridi gibi önünden akıp giderken, o izleyiciye dönüşür sadece. Bu durum, kişide yaşadığı ortam ve dönemle yabancılaşma hissi oluşturur. İnsan-zaman ilişkisinin psikolojik boyutu, en çok “an” kavramında gizlidir. Çoğu insanın hayatında, doğru anı kaçırdığında, içinde zaman zaman boşluklar oluşur; söylenemeyen cümleler, tam zamanında alınmayan kararlar, vakti geçtikten sonra gelen cesaret gibi…

Toplumlar da bireyler gibi zamanın ruhunu yakalamak zorundadır. Bir toplum kültürel, bilimsel, sanatsal ya da siyasal atılımını, doğru zamanda yapmadığında, o toplum, çağının gerisinde kalmaya mahkûmdur. Geçmişin ihtişamına takılıp kalan, onunla avunan, değişen zamana cevap veremeyen medeniyetler, kurumuş birer çiçek gibi tarih sahnesinden silinir. Bu durum, kişisel hayatta da böyledir. Bir aşkın, bir dostluğun, bir kariyerin, bir vedanın zamanı döneminde yapıldığında anlamlı olur. Toplumsal boyutta ise zamanın ruhu, bir milletin kader çizgisinde belirleyici rol oynar. Toplumlar, kendi çağlarının ihtiyaçlarını, tehlikelerini ve fırsatlarını fark ettikleri ölçüde ve gerekli tavrı koyabildiklerinde dirayetli olur. Gecikmiş bir adalet, ertelenmiş bir eğitim reformu, zamanında atılmamış bir birlik adımı bunlar, kurumuş tarlaya geç gelen yağmurdan farksızdır. Zamanında yapılmayan iyilik, söylenmeyen hakikat, telafisi olmayan yaralar açabilir. Aslında insanın en temel pişmanlıklarından biri “kaçırılmış fırsatlar”dır. O nedenledir ki zamanın ruhunu yakalamak ve ona göre tavır almak insanı, güçlü ve mutlu kılar.

İşin özü, zamanın ruhunu anlamak, kendimizi anlamaktır. Hayatın hangi safhasında olduğumuzu bilmek, neye vakit ayırmamız gerektiğini seçmek, nelerden vazgeçmemiz gerektiğini idrak etmektir. Zaman, sadece bir akış değil, aynı zamanda insanın onu nasıl değerlendirdiğiyle anlam kazanır. Ve insan, sevgiyle, pişmanlıklarıyla, umutlarıyla, inançlarıyla ve en önemlisi, en doğru vakitte doğru tavır aldığında kurumuş çiçeklerin hüznü, yerini yeni filizlerin yeşermesine bırakabilir.

YORUM YAP