Yazının başlığından, yine mi şu Kızılay mevzusu falan demeyin. Çadır satışı yak dernek, yok Kızılay kavurması sanmayın.
Ya da zamanında ulufe gibi dağıtılan, koli koli iyi pişmiş Kızılay kavurması demeyelim. Birileri Mat olsun!” istiyoruz falan sanılmasın.
“Eli masat tutmuyorsa kasabın, ya kurban şaşar, ya hesabın.” Bu sözü kimin söylediğini bilmiyorum, benden başka söyleyen oldu mu? Sanmam. Biraz önce ben uydurdum.
Ne yazacağıma kararsız kalmışken,biraz önce işyerimize gelen, bir kardeşimizle sohbetimiz olurken karar verdim, ne yazacağıma. Tanıyor falanda değilim, ilk defa bugün gördüm.
Kendisi boyacı ve genelde yurtdışı şantiyelerde çalışıyormuş. Şimdi, İngiltere için vize bekliyorum, çıkınca, İngiltere’ye gideceğim dedi.
Nerede çalışıyordun diye sordum. Katar’da uzun bir süre çalışmış.
Laf döndü dolaştı, Türklük, dürüstlük, inanç, adalet ve din konularına geldi.
Benim sıklıkla vurguladığım bir sözüm var. “O gayrimüslüm (Ben kibarcasını yazdım” bir tek kelime-i şehadet getirsinler, cennete biz Müslümanlardan önce girecekler” söyler dururum.
Gerçekten de eğer cennetin şartı, iman etmiş olmaksa, imanın anahtarı da, Kelime-i Şehadet olduğuna göre, bu kadar yeter mi acaba?
Sormuyor değilim. Güzel dinimizi bu kadar sorumsuzca ve utanmazca kandırdığımızı sandığımıza göre, herhalde bu soruyu kendi kendimize sormakta en doğru hakkımız.
Büyük bir inşaat firması, çok uluslu anladığım kadarıyla. Firmanın bir çok yerde inşaatları var. Cezayirlisinden tutun, Nepal’lisine, Yemenlisinden tutun da, Kolombiyalısına kadar her milletten insan çalışıyor.
Haliyle şu soruyu sordum.
Hangi millet daha dürüst? Cevabı ne oldu tahmin edin? Ben tahmin etmiştim zaten. “Abi en fırıldakları bizimkiler!”
Yurtdışında daha önceleri bulunmuşluğum vardır. Türk işçi tarihinde meşhur “Zalım Alamanya” hikayesi yaşanmaya başladığında, yurda ilk izinlerinde dönen Türklerin anlattığı hikayelerden ilki, ankesörlü telefonu nasıl kandırdığı, biletsiz banliyö trenine nasıl binildiği olurmuş.
Maalesef, bu necip milletin emek tarihinin özellikle yurtdışı bölümü, emeksiz ve kifayetsiz hırsızların kahramanlıklarıyla doludur.
Bir çok farklı dine mensup bu insanların, iş sadakati, mesai mefhumu tartışmasız son derece dürüstçe ve ahlaklıca. Mesai başladığında ve bittiğinde nasıl çalıştıklarını fark edebiliyorsunuz.
Öyleyse; bu kadar farklı dine, etnisiteye, ırka bağlı insanların evrensel değerlerde buluşmasını sağlayan nedir? Din mi? Değil. Cinsiyet, dil, ırk hiç değil.
Tek bir seçenek var, hepsini ortak kılan.
Ahlak..
Ahlak olduğu için dürüstler, ahlak olduğu için çalmıyorlar, ahlak olduğu için rüşvet bilmiyor, demirden çalıp, kumunu denizden getirmiyorlar.,
Onların, cennet cehennem yolculuğunda hangi sınıfta seyahat edeceklerine, Yüce Yaradan karar verirken, bileti nasıl hak etiğine muhakkak bakacaktır.
Seçimlerin arifesindeyiz. Biliyorum, tercihinizi kullanırken bir çok nedeniniz olacak. Ana ilk kriteriniz, ahlaklı dürüst çalmayan çırpmayan, kirlenmemiş isimler olsun. Hangi parti olursa olsun. Aidiyetiniz, bu temel üzerine inşa edilsin. Yoksa, soğanın sarımsağın kilosunu bırakın geçin. Kaybettiklerinizi fazlasıyla yerine korsunuz merak etmeyin. Bu ülke, bu ülkedekilerin daha fazlasını zaten doyur muyor mu?
Milyonlarca göçmeni, mültecisini, zorunlu zorunsuz, sorunlu sorunsuz geçici konaklayıcısını barındıran, ev sahipliği yapan bu ülke, her şeyi fazlasıyla yerine kor.
Koyamayacağımız, herhalde ahlaken ve ilmen çöken bir nesil olacaktır. 10 yılda 15 milyon genç yetiştiren, bu necip millet, 10 yılda 15 milyon genç kaybetmemelidir.
Siyaseten temiz, ahlaken pırlanta, ilmen mücevher bir nesle, acilen ihtiyacımız vardır. Çağdaş, laik, sosyal sınıf ayrımsızlığını şiar edinmiş bir neslin derhal bu topraklarda filizlenmesi lazım.
Muhtaç olduğumuz kudret zaten damarlarımızda var. Yeter ki, damarlar kirlenmemiş ve tıkanmamış olsun.
O kan çok acil aranıyor.
Sağlıcakla kalınız.