Cumhuriyetin ilk çeyreğinde doğdum. Otuzuncu yıl dönümünü hatırlayamıyorum. Ama kırkıncı yıl dönümünde askeri okul üniforması ile İzmir caddelerinde uygun adım yürüdüğümüzü anımsıyorum.
Ellinci yılını kutlayanlar arasında genç bir gazeteciydim. 30 Ekim 1973’de, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 50. yıldönümü onuruna Boğaziçi Köprüsü, devlet töreniyle hizmete açılmıştı.
Sonradan yakınında bulunma şansı yakaladığım Bekir Sıtkı Erdoğan’ın 50. Yıl Marşı’nı ezberlemiştik:
“CUMHURİYETİMİZİN ELLİNCİ YILI MARŞI
Müjdeler var yurdumun toprağına, taşına;
Erdi Cumhuriyetim elli şeref yaşına!
Bu rüzgarla şahlanmış dalga dalga bayrağım;
Başka bir tuğ yaraşmaz Türk’ün özgür başına.
Elimizde meşale; ilke ilke Atatürk,
Işıklarla donattık ülkeyi her hafta…
Cumhuriyet, özgürlük, insanca varlık yolu;
Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu…
Cumhuriyet, özgürlük, insanca varlık yolu;
Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu…
Biz yürekten bağlıyız elli yıldır bu yola;
“Yurtta barış” ilk hedef, “Cihanda sulh” parola.
Yaşasın hür ulusum! Soylu gencim, benliğim!
Yaşasın şanlı ordum, sarsılmaz güvenliğim!
Ersin elli yıllarım nice mutlu çağlara;
Örnek olsun cihana devletim, düzenliğim!..
….”
Cumhuriyetin 75. Yıldönümü için karınca kararınca çalışmaya bir yıl önceden başlamıştım. Mesleğimin en olgun yıllarını yaşamaktaydım. Dünya Gazetesi Yayınları için “75. Yılda Cumhuriyet Şiiri” Güldestesini hazırladım. Toker Yayınevi için tuğla kalınlığında diye anılan kitabın adı “Cumhuriyet Dönemi Türk Hikâyesi” adını taşıyordu. Cumhuriyetin 75. Yılı nedeniyle yazdığım program dizisinin metinlerini Yesevi Yayınları “Cumhuriyetimiz Şiirimiz” adlı kitap içeriğinde yayınlamıştı.
28 Ekim günüydü. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk, Çankaya’da yakın çalışma arkadaşlarına “Efendiler, yarın Cumhuriyeti ilan ediyoruz” dedi. 29 Ekim 1923’de Cumhuriyetin yönetimi kabul edildi. Artık, “Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir” sözü yeni yönetimin meşalesiydi. Milletin saltanat ve hakimiyet makamı yalnız ve ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi olacaktı.
Cumhuriyet’in kurucusu Atatürk öğretmenlere hep güvenmiş, onları onore etmişti. Yeni nesil, en büyük cumhuriyetçilik dersini öğretmenler topluluğundan ve onların yetiştirecekleri öğretmenlerden alacaktı.
Atatürk içinde bulunduğumuz ortam için kulaklara küpe bir saptama yapmıştı:
“Bütün dünya bilsin ki, benim için bir yandaşlık vardır: Cumhuriyet yandaşlığı, düşünsel ve toplumsal devrim yandaşlığı. Bu noktada yeni Türkiye topluluğunda, bir bireyi bunun dışında düşünmek istemiyorum.”
Neye güveniyordu? Elbette gençlerimize:
“Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu devam ettirecek sizlersiniz.”
Ve bugün Atatürk’ün gençlere emanet ettiği cumhuriyet dalyayı geçti. Nice dalyalara yeni nesillerin omuzlarında yükselecek. Cünkü, Atatürk’ün söylediği gibi, Türk milletinin karakter ve adetlerine en uygun olan idare, cumhuriyet idaresidir.