MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin günümüz siyasetinin en tecrübeli siyasetçisi olduğunu söylemek yanlış bir görüş olmaz. Özellikle 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası, kimilerince ihanete vatan politikalar izlediği ileri sürüyen AK Parti’yi getirdiği milli çizgi her kesim tarafından kabul edilmekte ve siyaseten takdir görmektedir. Günümüz siyasetini de sayın Bahçelinin dizayn ettiğini söylemek çok iddialı bir çıkış sayılmaz.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile olan siyasi yakınlaşma öncesi MHP içi Bahçeli muhalifleri tecrübeli siyasetçi ve devlet adamını başarısızlıkla, partiyi iktidar edememekle suçlandı durdu. Kongrelerdeki tutumu anti demokratik olarak nitelendirildi. Kimi kesim ise bu davranışlarını “son kaleyi teslim etmeme gayreti” olarak değerlendirdi. Neticede MHP içerisinden ayrılan İyi parti girdiği ilk seçimde neredeyse MHP kadar oy aldı. MHP’nin oyu ise bir önceki seçime oranla çokta azalmadı. Ben bu durumu canlılardaki hücrelerin bölünmesine benzetirim. Bir partinin içerisinden başka bir parti doğuyor ve içerisinden çıktığı parti oranında oy alıp o partiye de oy kaybettirmiyor. AK Parti kurulurken Saadet Partisinde yaşanan bu olmamıştı. Veya Doğruyol Partisinden ayrılan Cindoruk’un partisi beklenen başarıyı gösterememişti. İyi Parti’nin doğuşunda ise bunların aksi bir durum gelişti. Bu mükemmel bir siyaset dizaynıdır. İyi Partinin tabanının ülkücülerden oluştuğunu kabul edersek neticede ülkücüler hem iktidarda hem de muhalefettedir.
Genel Seçim öncesi yükselişini hızla sürdüren ve AK Parti için en ideal alternatif olarak görülen İyi Parti, Millet İttifakı olarak Kılıçtaroğlu’nu aday belirleyerek büyük bir yara aldı. Seçimde yaşanan büyük hezimet ise İyi Parti’ye tüm kazanımlarını kaybettirdi. Ne Mansur Yavaş kaldı, ne mevcut belediyelerini bir daha kazanma imkanı kaldı nede gelecekte alternatif olma gücü.
Sayın Devlet Bahçeli İyi Parti’ye tarihi bir çağrıda bulundu. Bu çağrıyı genel seçimler öncesi de yapmıştı. Bence şimdi yapılan bu çağrı İyi parti için tek çıkıştır. İyi Parti eğer genel seçimler öncesi ilk çağrıya cevap verip Cumhur İttifakı saflarında yer alsaydı bugün hem yönetimin bir parçası olur hem de yine en güçlü alternatif olarak yoluna devam etme şansı bulurdu. Bu fırsatı değerlendiremedi. Akşener yapılan bu ikinci çağrıyı çok iyi değerlendirmeli. Ya partisini bu hale düşüren zihniyetle yeniden kol kola girip yeni bir hezimete yol yürüyecek yada yönetimin içerisinde yer alıp yanlış gördüğü uygulamaları düzeltme fırsatı yakalayıp partisinin aldığı yarayı saracak.
Mesela genel seçimler öncesi ve ilk tur sonrası, Erbakan, Oğan ve Ağıralioğlu en zayıf halkalar olmalarına rağmen tercihleriyle sonraki genel seçimin en güçlü aktörleri arasına isimlerini yazdırmayı başardılar. Onlarda Kılıçtaroğlu’nun peşine takılmış olsaydı onla birlikte, yollun başında siyaset çöplüğünde yerlerini alacaklardı.