reklam
reklam
DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

Dur Yolcu!

Yayınlanma Tarihi : Google News
Dur Yolcu!

Yeryüzü coğrafyasının ve özellikle de güzel memleketimizin her bir köşesini gezmek, görmek birçok insan gibi bana da keyif veriyor.

Her gördüğümüz mekânın, yörenin ruhumuzun derinliklerinde doğurduğu heyecan, yaşanılan o anı tarifsiz bir duyguya ve hoşluğa yöneltiyor. Bugüne değin gezdiğim hemen hemen her yöre de bu duyguları hissetmişimdir. Ama bazı bölgeler ve yöreler var ki oraların ruhumuzda dalgalandırdığı duygu bunların çok ötesindedir. İşte onlardan biri de Çanakkale’dir.

Birçok kez geldim Çanakkale’ye, birçok kez gezdim Gelibolu’yu… Her seferinde bir yanımla içimin derinliklerinde kaybolduğum, mahzunlaştığım öbür yanımla buralarda verilen mücadelede şehit düşen ecdadımın yiğitçe savunmasıyla gururdum ve beraber büyük bir sorumluluğun omuzlarımıza yüklendiğini de hissettim.

Ve bir kez daha çocuklarımla birlikte 2019 yılının bir yaz sıcağında Çanakkale’deyiz, Gelibolu’dayız, şehitliklerin, tabyaların arasındayız. Gün boyu her karesi şehit kanıyla yoğrulmuş topraklardayız. O günlerden kalma elle kazılmış siperler arasında yürürken ve neredeyse her bir köşesinde şehitliklerin olduğu bu coğrafyada gezerken nefesimiz boğazımızda düğümleniyor adeta, sesimiz kesiliyor, suskunluk tüm hüznüyle yüreğimize çöküyor.

253 bin şehide mekân olmuş bir yarımada, 33 bin hektarlık bir alan.

Bir asır önce bu toprağa düşen yiğitler, basmaya çekindiğimiz her adımın altında onlardan birinin olduğu düşüncesi sarsıyor insanı… Gözlerini kırpmadan, aç susuz, art arda yağan mermilerin arasında, vatanını canından aziz bilen şehitler yatıyor bu topraklarda… Boğazın kurşunî sularına bakarken sırtına aldığı 215 kiloluk mermiyi topa süren Seyit onbaşı, boğazın “geçilmez” olduğunu tüm dünyaya haykırırken bakıyor sanki bize… Ve daha niceleri canlanıyor insanın gözünde. Annesinden, babasından, eşinden, beşikteki bebesini arkasında bırakıp cepheye koşan yiğitlerin gökten yağmur gibi yağan mermiler arasında verdikleri mücadele geliyor gözler önüne… Karşılarında her bir koydan çıkarma yapan yedi düvel denilen Avustralya, Yeni Zelanda, İtalyan, İngiliz ve Fransız askerlerinden oluşan devasa bir ordu… Vatan ne demek orada anlıyorsun, feda edilen 253 bin canın ne uğruna gözünü kırpmadığını orada anlıyorsun. Bugün bu coğrafyada yaşayabiliyorsak, bu gökyüzünde al bayrağımız dalgalanıyorsa, ezanımız semalarda yankılanıyorsa “Çanakkale Geçilmez” diye o toprağa düşen yiğitlerin, kahraman şühedaların canı pahasına verdiği mücadele vardır.

Çanakkale bir destandır. Çanakkale bir var olma yok olma mücadelesidir. Çanakkale bu milletin, imkânsızlıklar içinde nasıl direnebildiğinin adıdır. Çanakkale bu milletin zaferidir. 1915 senesi bu milletin yekvücut olduğu senedir. Birçok okulumuzun mezun vermediği senedir; o öğrenciler ki okul şahadetnamesi yerine şehit olmayı tercih etmişlerdir.

O gün bir kez daha çocuklarımla beraber siper siper gezdik, şehitlik şehitlik gezdik Gelibolu’yu…

Her uğradığımız şehitlik, her gördüğümüz siper, Halep’ten, Bağdat’tan, Kars’tan, Üsküp’ten, Bosna’dan Diyarbakır’dan, Urfa’dan gencecik yaşlarında gelip bedenleriyle aşılmaz surlar ören vatan evlatlarının cansiperane duruşlarıydı. Etkilenmemek, hüzünlenmemek mümkün değil… Onlara dualar etmek ve yaşadıklarımızı düşünüp yetersiz geliyor kalbimize…

Ve Ege Denizi ile Marmara denizinin birleştiği bir noktada Şehitler Abidesi 41,7 metrelik yüksekliği ve devasa sütunlarıyla ile boğazdan geçen herkesin görebildiği etkileyici bir anıt. Her biri 7,5 metre genişliğinde ve birbirine on metre uzaklıktaki sütunlarla yükseliyor gökyüzüne. Ay yıldızlı büyük bir Türk bayrağı o abidenin tavanına iç kısmına öylesine resmedilmiş ki gurur duyuyoruz, göğsümüz kabarıyor. Abidenin hemen altında ise Çanakkale Savaş hatıralarının sergilendiği müzede, savaşta askerlerin üzerinden çıkan Kuran-ı Kerim, şehit mektupları ve birçok özel eşyaları izlerken yüreklerimiz burkuluyor. Abide yakınına temsili olarak yapılmış 253 bin şehidimizin adının yazıldığı gencecik şehitlerimizin arasında gezerken, bu toprakların vatan olarak kalmasındaki verilen bedelleri ve ona sahip çıkmanın sorumluluğu çöküyor omuzlarımıza…

Sadece Şehitlik Anıtı değil, 33 bin hektar alandaki Kilitbahir, Seddülbahir, Conkbayırı, Namazgâh ve Rumeli Hamidiye Tabyaları, Mecidiye Tabyası ve Şehitliği, Soğandere Hava Şehitliği, Havuzlar, Şahindere, Alçıtepe, Sargı Yeri şehtilikleri, Ertuğrul Tabyası, Sahil Mezarlığı, Yahya Çavuş Anıtı’nı ziyaret ediyoruz. Ve 57. Alay Şehitliğinde de Mustafa Kemal’in alay kuvvetlerini bu düşman birliklerinin üzerine sevk ederken söylediği “Ben size savaşmayı emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum.” Sözü burada verilen mücadelenin nasıl bir özveri ile gerçekleştirdiğini özetliyor sanki. Mehmet Akif’in dediği gibi

“Ey şehit oğlu şehit, isteme benden / Sana ağuşunu açmış duruyor peygamber”

Şehit kahramanlarımızı saygı ve rahmetle anıyoruz. Ruhları şad olsun.

YORUM YAP