reklam
reklam
DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

Duyguların Yolculuğu

Yayınlanma Tarihi : Google News
Duyguların Yolculuğu

Hayat sıkıntılar ve sorunlar yumağıdır.

İnsan ister kendi içinde isterse toplumsal veya kişisel ilişkilerinde yaşanmakta olduğu sorun ve sıkıntıların üstesinden gelmek, onları çözmek ve hayatın akışını problemsiz şekilde sürdürebilmek, nihayetinde mutlu olmak için çaba sarf eder hep. Ama bazen içimizi kaplayan karanlık bulutlar ve çaresizlik hisleri öylesine ablukası altına alır ki, bir yerde tıkanır kalır insan. Bu durum bazen kişinin kendinden bazen içerisinde bulunduğu ortamdan ve kuşatıldığı çevreden kaynaklanabilir. Bu stres dolu bir yolculuk gibidir ömür ırmağında. Bu yolculukta yaşanılan zorluklar, kayıplar ve hayal kırıklıkları, kişinin ruhunu karamsar bir atmosfer içinde yolunu ve yöntemini tespit etmekte zorlanacağı derin çukurlara sürükleyebilir.

İnsan hep böylesi durumlarda bir kurtuluşu bir çıkış yolunu arar hep… Aklına ve zihnine gelen bulabildiği yöntemler arasında neyi nasıl seçeceğine dair vereceği kararlarda ise genelde hep tereddütler yaşar. Her ne kadar keskin kararlı gibi ifadeleri kendi iç dünyasında ya da başkasına ifade etse de zor olan seçeneklerden birini tercih etmek ve karar verme sürecinde zorlanır. Bütün bunlarla birlikte şu ya da bu şekilde bir karar verdiğinde ise ve onu uygulamaya koyup gerçekleştirdiğinde bazen bunun bir çözüm ve arzulanan noktaya ulaşmada yetersiz kaldığını görür. Zira etraflıca düşünülen ve nihayetinde verilen karar sonucunda görünür cephesinde düşünüleni gerçekleştirmiş olarak apaçık ortadadır.

Ancak,  gitmek veya kalmak, kopmak veya bağlanmak arasında yaşanılan tereddütlü hâldir asıl insanı yıpratan ve ruhunu daraltan durum…

Çare diye sarıldığı ve yöneldiği şeyler belki de içinde yaşadığı bulanık ve karamsarlıktan kurtarabileceği bir çözümün yolu olsun düşüncesiyle sürekli arayışı yaşar kişi. Ve insan çıkış yolu olarak gördüğünü uygulayarak görünür de kendisine sorun teşkil eden ortamdan uzaklaşarak önüne yeni bir kapı açıp, yeni bir dünyada yepyeni bir atmosferle hayatını kurgulamanın çabasını verir. Bulunduğu ortamdan uzaklaşmak veya gitmekle kendine yeni bir alan oluşturmuş ve bu alanın yeni dünyasına adapte olmaya gayret etmeye çaba sarf eder biteviye. Zira kişi yaşamakta olduğu hayatın ve şartların getirdiği yüklerden kurtulmak, ruh ve hayal dünyasına uygun, arzu ettiği bir ömrü yaşama isteği; kişinin duyduğu ve kendisini harekete geçirdiği itici güçtür. İşte böylesi bir durumda gitmek, sadece fiziksel bir eylem olarak gerçekleşirse arzu edilen atmosfere gidilmiş olunmaz genelde…

Zira insan fiziksel olarak uzaklaştığı mekândan ruhsal olarak da uzaklaşmadıkça bu gidiş arzu edilen bir gidiş olmaz.

İnsan neden gider, terk eder, yaşadığı, mekânım dediği, sevdiği, saydığı sevdiği, beraber olduğu, birlikte geleceğe dair hayaller kurduğu ve hatıralar bıraktığı yerden neden çekip gitmek, uzaklaşmak veya kaçıp gitmek ister? Muhakkak ki kişiyi bu düşünceye sevk eden, tüm yaşanmışlıklarını geride bırakıp, başını alarak başka diyarlara, başka ortamlara gitmesine neden olan bir sebebi vardır. Bu sebep, ya yaşadığı yerin dayanılmaz ve çekilmez kılındığında veya geçip gideceği yerin hayallerini cezbeden çekiciliği üzerine yerini terk edebilir. Her iki halde de bırakıp gittiği yer, bir de gideceği yer vardır. İşte bunun ikisinin arasında mekân değiştirecek olan insan bu iki ayrı seçenekten birisini gitmek veya kalmayı seçer. Ya yaşadığı yerin zorluk ya da yetersizliğine katlanacak kalan ömrünü ruhuna uymayan tüm sıkıntı ve sorunlarla yaşayacak; ya da birikmiş tüm hatıralarını terk ederek yeni dünyanın bilinmezliklerinde o an için kendisine cazip gelen rüzgârın etkisiyle savrulacaktır.

Gitmek kurtuluş mudur öyleyse?… Gitmek yaşayamadıklarını yaşamak, ulaşamadığı arzularına ulaşmak mıdır? Gitmek; her ne kadar cazip ve büyüleyici de gelse bir bilinmemezliktir. Geleceğin ne getireceği öngörülebilir ama gerçekleşme garantisi hiçbir zaman ve hiçbir kimse tarafından verilemez. Verilen sadece ve sadece yapılan vaatler, söylenen güzel sözler, gösterilen albenili hayal dünyasının fotoğraf kareleridir. Bu ipe sarıldığında, insan ruhuna hoş gelen tatlı tebessümlerin esintili rüzgârına katıldığında savrulacağı diyar, kim bilir gelecek günlerin değişen şartlarında insanın önüne neler çıkarır, bilinmez; ancak yaşanılınca anlaşılır. Tüm bunlar varsay ki iyi niyetle yorumlansın ve gitmek, var olanı terk etmek, kısacası kaçmak kurtulmak mıdır?

İnsanın dününü, yaşanmışlıklarını, hatıralarını kısacası düne dair “kendini” terk etmesi mümkün mü? İnsan, ruhunu ve kalbini yaralayan ve sorun yaşatanlarla koparamadığı bağlantı sırtında bir küfe gibi, ardında bir gölge gibi kendini takip ettiği müddetçe ne terk ettiği taraf ne de gittiği mekân önüne aydınlık bir dünyayı çıkarabilir.

İnsan nisyan ile maluldür derler, insan birçok şeyi unutsa da kendini unutabilir mi? Zira unutulmamalı ki insan her şeyiyle yeni baştan ve yeniden formatlanmıyor. İşte bu mümkün olmadığına göre T.S. Eliot’un dediği gibi:

“Bir şeyi yüreğinde ve aklında bitirmedikçe, gidişler ve kaçışlar çare değildir.”

YORUM YAP