“Haksızlığa uğramazsın sahip isen eline,
Devasız dertlere düşmezsin sağlam isen beline,
Bu erenler buyruğudur canı gönülden dinle,
Belâlara uğramazsın, hakim isen diline”
“Kudret eliyle kurulmuş, yıkılmaz yapımız bizim,
Aşk kalemiyle kazılmış, silinmez tapumuz bizim,
Yaradan’a sığınıp ümit ile gelenlere,
Ezelden ebede kadar, açıktır kapımız bizim.”
Bu sözler, hoşgörü ırmağı Hacı Bektaş Veli’nin.
Çoğunluğu Hoca Ahmet Yesevî Ocağı’nda, felsefeden fen bilimlerine kadar eğitim almış olan Horasan erenleri, Anadolu’nun kültür bütünlüğünün oluşmasında, etkili olmuşlardı. Anadolu’ya gelen pek çok derviş, dağ başlarına, kimsenin olmadığı ücra köşelere ve yol kavşaklarına yerleşmiş, buralarda zaviyeler açmışlardı. Boş topraklar üzerine kurdukları kurumlar, zamanla kültür, eğitim, inanç ve moral merkezleri olmuştu.
Bu merkezlerde; ahlak, edep, davranış, inanış biçimleri, belli kurallara bağlanmıştı. Bilgi ve bilim günün olanakları içerisinde bu merkezlerde üretilmiş, buralarda yetişenlerin, başka yerlere gönderilmesiyle de yayılmıştı.
Dervişlerin köylere yerleşerek toprak işlemeleri ve eğitimle uğraşmaları, yöneticiler tarafından da desteklenmiş, onlara ayrıcalıklar verilmişti.
1300 lü yılların ikinci yarısında, Anadolu’da, Horasan erenlerinin ikinci kuşağı yaşamaktadır. Anadolu’da bir yandan Moğol istilası, bir yandan da büyük bir siyasi ve ekonomik buhranla birlikte taht kavgaları uzun sürmüştü.
Her şeye rağmen, Anadolu’daki Horasan erenlerinin ikinci kuşağı, örneğin, Hacı Bektaş Veli’nin hoşgörü ve insan sevgisi üzerine yaydığı şu görüşlerin mirasçısıydı:
“Özünü bilirsen, özürden kurtulursun.
Dinine dizlerinle değil, kalbinle bağlan.
İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır,
Kadınları okutunuz.
Eline, beline, diline sâhip ol!
Okunacak en büyük kitap insandır.
Doğruluk dost kapısıdır.
Mürşitlik, alıcılık değil vericiliktir.
Alem Adem, Adem de Alem içindedir.
İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.
İncinsen de incitme.
Nefsine ağır geleni kimseye tatbik etme.
Hiçbir milleti ve insanı ayıplamayınız.
Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu.
Ara bul.
İnsanın cemâli sözünün güzelliğidir.
En büyük keramet çalışmaktır.
Erkek, dişi sorulmaz, muhabbetin dilinde,/ Hak’ın yarattığı, her şey yerli yerinde. / Bizim nazarımızda, kadın erkek farkı yok. / Noksanlık, eksiklik senin görüşlerinde.
Hararet nardadır, sacda değildir/ Keramet hırkada, taçta değildir / Her ne ararsan kendinde ara / Kudüs’te, Mekke’de. Hac’da değildir.
Sevgi varken nefret niye / Kardeşlik varken didişmek niye / Dostluk varken düşmanlık niye / Hoşgörü varken bağnazlık niye / Özgürlük varken tutsaklık niye / Adalet varken haksızlık niye? ”
Hacı Bektaş Veli’nin bir bölümünü aldığımız sözleri, günümüz için de geçerli ve Türkleşmesine katkıda bulunduğu Anadolu’da yaşamakta. Gelecek kuşaklar da onun özlü sözlerinden yararlanacaklar, ufukları aydınlanacak.
Onun çizdiği yörüngede, aşkla dolup taşmak, insanlara hizmet için engelleri aşmak, sınırsız sevgiye, sonsuz güzelliğe inançla yaklaşabilmek bir nasip işidir.
Hacı Bektaş Veli, fikir yapısı içerisinde halka inen, halk diliyle söyleyen, söyleşen, halkın törelerine saygılı olan bilgeler bilgesi. Savaşı dostlukla karşılamış, dostluğu kardeşlikle bir tutmuş.
O, Tanrı’nın dostluğuna, Tanrı’dan korkarak değil, Tanrı’ya doyumsuz bir sevgi ve temiz bir yürekle ulaşmayı amaçlamış. Ona göre, bu sevgi insanın özünde var. Önce insan kendini bilmeli, karşısındakini de sevmeli. O; “Sürekli olarak mutluluk istiyorsan, herkesle dost ol, kimseye kin ve haset besleme” diyor.
Velâyetname’yi gönül gözüyle okuyanlar, insan olmanın onurunu yaşıyorlar. Sonra kendi kendinilerine; “Ne kazandım, topluma niye daha yararlı olmadım?” diye soruyorlar..
Hacı Bektaş Veli’nin görüşleri, laik, demokratik , insan haklarına saygılı, Türkiye Cumhuriyeti’nin de temel düşüncesi ile örtüşmekte.