Çanakkale Şehitlik Abidesi’ne doğru yola koyuluyoruz.
Fotoğrafını gördüğünde tanımayan var mıdır, sanmıyorum. Şimdi uzaklardan gördüğümüz ve çocukluğumuzdan beri Çanakkale denildiğinde gözlerimizin önüne gelen o, dört sütun üstüne haşmetle gökyüzüne yükselen muhteşem devasa anıta yaklaşıyoruz. Tepenin en ucunda ve en zirvesinde. Ege Denizi ile Marmara denizinin birleştiği bir nokta burası. Çanakkale Boğazı’nın Morto Koyu’nun yaslandığı Hisarlıktepe’sinin üzerinde: Çanakkale Şehitlik Abidesi. O bir sembol, bu vatan için gözünü kırpmadan can veren 253 bin vatan evladının anısına yapılan bir anıt. “Çanakkale geçilmez” sözünün dünyaya haykırılışı o…
Aracımızdan inip Şehitler Abidesi’ne yöneliyoruz. İki bölüm olarak değerlendirmek mümkün bu bölgeyi: biri şehitlik diğeri anıt…
Şehitlik… Yüreklerimize düşen hüzünle ve dudaklarımızda dualarla her bir temsili kabre 36 şehidimizin isminin yazıldığı kabirlerin arasındayız… 253 bin vatan evladının adının yazıldığı gencecik şehitlerimizin kabirleri ziyaret ederken, bu toprakların vatan olarak kalması için ödenen bedelleri hatırlıyor ve bu topraklara sahip çıkmanın sorumluluğu çöküyor omuzlarımıza…
Şehitliği biraz geçince tek aşına bir kabre rastlıyoruz: Meçhul Asker Kabri. Kimliği bilinmiyor ama 2003 yılında Avustralya’dan getirilip defnedilen bir kabir burası; şehidimize ait sadece kafatasının olduğu söyleniyor. Sonra büyük ve geniş bir meydana ulaşıyoruz. Anıta doğru uzanan bu koskoca alan 18 Mart ve 25 Nisan törenlerinin yapıldığı resmi tören alanı olarak kullanılıyor her yıl. Karşı uçta anıt, yan tarafımızda ise yaklaşık 45 metre uzunluğunda olan tek parça rölyefte Çanakkale Savaşı’ndan sahneler canlandırılmıştır. İzlemek bile insanı ürpertiyor.
Ve karşımızda uzaktan bakıldığında sanki Mehmetçiği temsil edercesine M harfini andıran abide, ay yıldızlı bayrakla beraber göğe yükseliyor… Ege Denizi ile Marmara denizinin birleştiği noktaya inşa edilen Şehitler Abidesi 41,7 metrelik yüksekliği ve devasa sütunlarıyla ile boğazdan geçen herkesin görebildiği etkileyici bir anıt. Her biri 7,5 metre genişliğinde ve birbirine on metre uzaklıktaki sütunlarla yükseliyor gökyüzüne. Dört sütun ayakla dimdik dururcasına yükselen abide, milletimizin yıkılmaz ve sağlam temellere dayandığını ifade ediyor. Abidenin tavanının iç kısmına ise mozaik olarak Ay yıldızlı büyük bir Türk bayrağı öylesine resmedilmiş ki gurur duyuyoruz, göğsümüz kabarıyor. Abidenin her bir sütunun alt kısımlarına ise sekiz rölyef işlenmiş. Denize bakan sütunların üzerindeki dört tanesi deniz savaşlarını, karaya bakan dört tanesinde ise kara savaşları anlatılıyor.
Abidenin hemen altında ise Çanakkale Savaş hatıralarının sergilendiği müze yer alıyor. Müzede şehit askerlerin üzerinden çıkan Kuran-ı Kerim’ler, mektuplar ve birçok özel eşyaları izlerken yüreklerimiz burkuluyor.
Abidenin kenarından kurşunî dalgalarla bir çarşaf gibi yayılan denize bakıyoruz tepeden. Hemen aşağılarda Morto koyu… İngilizlerin çıkarma harekâtı düzenledikleri 5 koydan biri Sığırini/ Hisarlık Burnu ‘Morto’ koyu… Diğerleri ise Ertuğrul Koyu, Tekekoyu, İkizkoyu, Zığındere’dir.
Morto koyundayız. Rehberimiz anlatıyor. Önce İngilizlerin Seddülbahir’deki Türk savunmasını tehdit etmek için çıktığı ve iki gün sonra ise Fransızlara devrettiği koy burası. Fakat Türk ordusunun attığı üç torpido, Fransız gemisini 570 denizcisiyle gömüyor denizin dibine. Bu olaydan sonra Fransızlar bu koya ölüm getiren koy anlamına gelen ‘Morto’ ismini vermişler. Koyun kuzey tarafında Fransız Mezarlığı yer alıyor. Morto koyundan Seddülbahir’e doğru yöneliyoruz. Seddülbahir, İngiliz ve Fransız gemilerinin Boğaz’ın girişini koruyan tabyaları 3 Kasım 1914’te bombalamaya tuttuğu kale. Çanakkale’de ilk şehitlerimizin verildiği bölge. Her iki tarafın da ağır kayıpları ile savaş sonuna kadar saldırıların ve savunmanın sürdüğü yer burası. Seddülbahir kalesi boğazın güvenliğini sağlamak üzere IV. Mehmet’in annesi Hatice Turhan Sultan tarafından 1659’da inşa olunmuş. Çanakkale savaşlarına 12 top ile savunmuş. Kale bugün onarılmış durumda.
Ve sonra Ertuğrul Koyu’na gidiyoruz. 25 Nisan sabahı İngiliz ve Fransızların yoğun saldırılarına ve çıkarmalarına karşılık, içlerinde Yahya Çavuş’unda bulunduğu Mehmetçiklerin savunduğu koya… Onlar ki, kendilerinden beklenilenin üzerinde destansı mücadele vererek tarihe adlarını altın harflerle yazdıran şehitlerin mekânına. Yahya Çavuş Şehitliğini ve anıtını ziyaret ediyoruz ve Ertuğrul Tabyası’nı içimiz burkularak ve şehitlerimizi anarak geziyoruz. Ertuğrul Koyu muharebelerin devamı boyunca İngiliz ve Fransızların ana ikmal noktası olarak kullanılmıştı. Bu gün koyun sahilinde İngilizlerin “V Beach” mezarlığı bulunmakta.
Sonra güzergâhımızı yarımadanın kuzeyine, kara muharebelerinin en kanlı yaşandığı bölgelere doğru çeviriyoruz. Arıburnu kıyılarına, İngiltere için savaşan, Avustralyalı ve Yeni Zelandalı askerlerden oluşan Anzakların çıkarma yaptığı bölgedeyiz. Arıburnu cephesi kara çıkarmalarının başlamasıyla birlikte kanlı ve çetin çatışmalar yoğunlaştığı bir bölge… Anzaklar bu bölgedeki sırtları işgal etmişler ve sonra ise işgal ettikleri sırtları müdafaa ederken sekiz bin civarında kayıp vermişler. Onların anısına yapılan Anzak mezarlığında her yıl ölen askerlerinin anısına tören düzenleniyor burada yıllardır…
Çanakkale adım başı şehitliklerin olduğu, toprakların kanla yoğrulduğu, canla korunduğu bir coğrafya… 57.Piyade Alayı Şehitliğindeyiz. Gazi Mustafa Kemal’in unutulmayan sözü yankılanıyor kulaklarımızda: “Ben size taarruzu emretmiyorum, ben size ölmeyi emrediyorum.”
Şehitliğimizi ziyaretimiz sonrasında Conk Bayırı’na geçiyoruz. Savaşın dönüm noktalarından biri olan Conk Bayır’na… Ve sonra Anafartalar’a…
Ve rahmetle anıyoruz tüm şehitlerimizi…