reklam
reklam
DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

Hadi Bakalım

Yayınlanma Tarihi : Google News
Hadi Bakalım

Bir önceki hafta sonunun akılda kalan olayıydı Cumhurbaşkanlığı adaylığı. Millet ittifakı adayı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı gitti geldi.

İttifakı oluşturan ve bence en önemli bir parçası olan İyi Parti lideri Sayın Meral Akşener’in yaptığı çıkışla, insanlar “Ne oluyor, nasıl oluyor?” sorgulamaya başladılar.

Birkaç yıldır süregelen birliktelik, dağılmaya mı başlamıştı, yokda dağılan masa mıydı, kestirmek zor? Ancak artık birkaç oyun bile çok değerli olduğunu, inanın seçime katılan katılmayan herkes biliyor. O yüzden çok küçük, daha da küçük hatta mikroskopla bile bulamayacağınız partilerin önemi oradan geliyor.

Sonuçları seçimlere ne katar şimdilik bilmiyoruz. Ancak, benim yıllardır söylediğim iki kutuplu siyasetin, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile yerleşik düzene geçeceğini öngörüyordum.

Haksız da çıkmadım. Lakin, her iki ittifak çatısı altında, siyasi yelpazenin bütün renklerini görebilirsiniz. Eskiden diyordu ya, “Yoktur birbirimizden farkımız, biz Osmanlı Bankasıyız”.

Cumhur İttifakı içerisinde yer alan veyahut yer aldığını deklare eden Vatan Partisi, Demokratik Sol Parti, Anavatan Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Büyük Birlik Partisi, Ak Parti ve henüz açıklamamış olsa da, bugün yarın konvoya katılacağını ifade edece olan Hüda-Par, siyasi yelpazenin bütün renklerini iyi kötü vermektedir.

Hal böyle iken Millet İttifakı’da onlardan farklı mıdır? Hayır değil. Saadet Partisi, Gelecek Partisi, Deva Partisi, Demokrat Parti, İyi Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi başka bir siyasi yelpazedir. Tabi ki ileri süreçte bu konvoya da katılım eğilimi gösterecek partiler muhakkak olacaktır.

Tabi asıl soru şudur?

Bir başka kilit parti HDP nerededir ve kendisini nasıl konuşlandıracaktır. Seçimin şöyle bıçak sırtı geçeceğini, iyi kötü analiz yeteneği olan, az buçuk siyaset okumaları yapmışlar göreceklerdir.

Çünkü, seçim sathı, başarıların değil başarısızlıkların, toplaşmaların değil ayrışmaların, birleştirici dilin değil, ayrıştırıcı dilin gölgesi altında kalmış ve derhal terk edilmediği takdirde de kullanan her dili zehirleyebilecek sertliğin ve farklı düşüncelerin sahnesinde oynanacaktır.

Ekonomi, göstergeler, döviz, salgın, depremler bunlar muhakkak her iki siyasi düşüncenin argümanı olacaktır, ancak halkın gerçek argümanı nedir?

Onu konuşmak lazım. Ve yavaş yavaşta o süreç işlemeye başladı.

Milletvekili adayları, şehrin sokaklarına, caddelerine inecekler, esnafı ile hemhal olup, bir taraf çalışmalarının başarılarını anlatırken, diğer bir taraf başarısızlıklarını sunmaya gayret edecektir.

Ama inanın halkın gündemi yine bunlar olmayacaktır.

Halkın kalıcı gündemi hiçbir zaman bunlar olmadı, olmayacak. Benim bir başka vurgu yaptığım konuda budur. Geçici gündemlerle kamuoyunu tutamazsınız, halkın nabzı, yarımlarda durmuş bir akrep yelkovan ilişkisine benzer. Biri diğerine hem yaklaşmakta hem uzaklaşmaktadır. Aslında siz hangisini yakın gördüğünüze bakarsınız. Ancak, söylenecek tek bir saat ve dakika vardır.

Tabi tarafları için zor bir süreç geçecek, doğru aday, doğru tespit. Halk karşılığı, taban karşılığı. Siyaset tabanının beklentisi ile siyasi tabanın beklentisi aynı şey değillerdir.

Halk kendisine ne katacağını sorgularken, siyaset kurumu siyasete ne katacağına bakacaktır ve de bakmalıdır. Bugün aslında yaşanan bir çok çıkmazın nedeni de bundan farklı değildir.

Siz neye bakarsınız bilmiyorum ama ben önce yüzlere bakacağım. Siyasetin bitmişlik tükenmişlik sendromunu yaşayan kim varsa şimdiden sokağa çıkmasın derim.

Daha çok konuşup, daha çok yazacağız Allah ömür verirse, uzun uzun zamanımız, bolca köşemiz var. Köşemize konuk edeceğimiz isimler, olaylar da muhakkak olacaktır, kimseye karşı önyargılı değiliz. Kimse için ön kabulümüz yok.

Cumhuriyetin yeni yüz yılında, yeni yüz yıla yakışır şekilde, ülkemizi layık olduğu, muasır medeniyetler seviyesine çıkartabilecek, her ismin başımız üstünde yeri ve yurdu vardır.

Kalın sağlıcakla.

YORUM YAP