Bir çok medya figüranın seçim önü görmeyip; seçim sonrası tv ekranlarında esip gürlediği, boş tencere tava efsanesinden, emekli paranoyasına sürükledikleri ekonomik dengesizliğin zirve yaptığı, sınıflar arası uçurumlar oluştuğunda, demokrasinin sekteye uğradığı, dikta rejiminin esip gürlediği zamanlarda hoş görülebilir. Hatta market raflarında bir türlü bitip tükenmeyen; denetimler kontroller bile havada kaldı.
Ancak günümüz Türkiye’sinde böyle bir savda bulunmak son derece yersiz ve yanlış olur.
Bugünün Türkiye’sinde orta sınıfın genişlediği, ihracatın bilmem ne kadar olduğu, büyümenin süreklilik arz edecek şekilde devam etmesi haklılığımı ortaya koyuyor.
Görmediğim başka nedenler olabilir mi?
Yada mevcut yönetime ithaf edilen sert ve otoriter tavırları iddiası, bu denli bir kavga ortamının nedeni olabilir mi?
Bence hayır!..
Geçmişte Ak Parti’yi meydana getiren, halkın çaresizliği, ezilmişliği ve ekonomik yönden kahroluşudur. Kepenk açma kavgasındaki esnaf yazarkasayı kapıp, başbakanlık bürosu önünde yere çalarsa, siyasi iktidar tükenmeye başlamış demektir. Bu tükeniş; gecelik faizlerle büyür ve kendi hükümranlığını yaratır. Başörtülü gençlerimizi ötekileştirirken, insanlara parya muamelesi çekerken, diğer bir tarafta öfke kusmayı bekleyen bir nesil yaratırsınız. İnsanlar giderler ve sandığa kusarlar.Geçmişte hep böyle oldu. Bugünün seçimlerinde ise parametreler yer değiştirdiği için, sandıkta taraflar yer değiştirdi.
Nedenleri oldukça belli ama, sonucu nedenlerinden daha çok ilgilendiriyor beni. Geçmişte Ak Parti’yi meydana getiren sebeplerin bugün yine Ak Parti eliyle yok edildiği iddiasında potansiyellik var ama ne kadar realitedir. Bunu zaman gösterecek. Bununla ilgili bir fıkra aklıma geldi, buraya yazmak istemedim ama isteyene mail atabilirim.
Kıyıda köşede ellerini ovuşturarak hadiselerin daha vahim durumlara sıçraması için dua edenler olduğu gibi, rant sağlayıcıların pasiften aktife dönüştüğünü göremeyecek kadar da kör değiliz.
Bugün meydanlarda bulunan insanlara gidin sizde öfkenizi sandığa kusun diyebilirsiniz, haklısınız da, marjinallikten uzak olan bu davranış yöntemini benimsememelerinin altında, kendi haklılığımı görüyorum.
Demokrasi çoğunluğun azınlığa hükmetme sanatı olmadığı gibi, azınlığın çoğunluğa tahakkümü de değildir.
Demokrasi aykırı olan her sesi dinleyebilme, kulak verme erdemidir.
Büyüyen Türkiye’nin birilerini huzursuz etmesi kadar normal bir durumdur bugün olanlar.Büyüme ve gelişme daha doğrusu ekonomik kalkınma, demokrasi terazisinin gramlarıdır. Siz koydukça ağırlığı artar. Kendini daha özgür ifade edebilen bir nesli ortaya koyarsınız.
Bu olaylar başladığından beri, ilgili ilgisiz, iktidar muhalefet, faiz lobisi ve medyası, destekli desteksiz tüm yazıları haberleri okudum ve hala da okuyorum.
Beğendiğimden de beğenmediğimden de fikirler çıkardım. Kimi olayları görmezden gelirken, kimi de yangına körükle giden cinsinden.
Ama tarafları sükunete çağıran tek bir gazete vardı, Zaman. Tespitler ine kulak vermenin, başta ülkem olmak üzere herkesin faydasına olduğunu düşünüyorum.
Biraz edebi konuşalım. “Ateş’in kısık olması harı dindirmez,/ yandıkça harlanır, harlandıkça yanar. /Öfkeyle kılıç çeken,kanı dindirmez/Aksine yara kanadıkça kanar.
Tüm tarafların, daha geniş bir objektiften olup biteni tüm samimiyetiyle bir daha görmesi dileğiyle.
Sağlıcakla kalın