Dumanı üstünde köşemizin bu haftaki konusu park güncesi. Konuyu devşirmeden evvel kaydadeğer bir dipnot mahiyetinde paylaşım arz etmek gerekiyor köşemizin altın yaldızlı tezhipi olur temennisiyle. Memleketimde sıradan bir gün. Sokak röportajında spiker, orta yaşlı bir amcamıza derin bir soru yöneltiyor. Kuyunun beyhude merakı şöyle diyor:
-Dünya üzerinde bir tane kalem kalmış; bir tane de kâğıt! Sana dediler ki bir tane şiir yazacaksın, şiiri kime yazardın?
Çık çıkabilirsen şimdi, mahsur kalmışlığından kuyunun. Ama hiç de öyle olmuyor. Hazırcevap amcamız bir an bile düşünmeden şu cevabı veriyor.
-Kâğıda yazardım!
Ve tebessüm ederek yoluna devam ediyor; cevabı ise ardında bir yığın soru bırakarak… Yanıtı aslına bakarsanız soruyu alt ediyor, ve sorudan daha mahiyetli bir soru haline geliveriyor! Ozanlar ve şairler şehrinde yaşamanın hakkını vermiş gibi cevabı bana kalırsa…
Yine memleketimin güzel insanlarından birkaçına daha değinmek istiyorum. Dünyaya bir kaleydoskop düzeneği kurmuşçasına baş döndürüyor tüm çocuk parkları gibi mahallemin çocuk parkı. Olay mahali bu baş döndürücü kaleydoskopun tam kalbi. Yeğenlerim ile mahallemizin parkındayız. Onlar çimde arkadaşları ile top oynarken iki çocuk kurumakta olan bir meyve ağacını silkelemeye başladı. Biçare ağaca zarar verdiğini düşünecek olmalı ki çardakta oturan yaşlı amca, sert bir şekilde seslendi çocuklara. Yanındakiler de destekler nitelikte birkaç cümle kurdular. O yaşlı amca kalktı elinde bastonunu sallayarak çocuklara yöneldi hızlı adımlarla. Çocukları korkutmak niyeti, dövecek hali yok ya diye düşündüm başta. Ama müdahale etmemiz gerekir yine de böyle bir tavra hakkı yok diye iç muhasebe yapmaya devam ettim. Ta ki yaşlı amca çocukların yanına gidene değin. Gitti ve ağaçtaki meyveleri bastonu ile çocuklar için düşürdü ve meyveleri onların almalarını sağlayarak çocukları tembihledi, zarar vermemeleri için ağaçlara. Önyargımız şükür ki yanıldı da bastonun fonksiyonel amacını bir kez daha görmüş olduk. (:
Tam bu olay bitmişti ki parkın giriş kapısından parkın müdavimlerinden esnaf bir abimiz elinde alışveriş arabasına benzeyen arabası ile giriş yaptı. Önceleri pek dikkatimi çekmemişti açıkçası çoğunlukla elinde gördüğüm arabası. Daha sonraları bu arabası ile parka gelmesinin sebebini öğrendiğimde takdir etmekten kendimi alamadım. Sokak hayvanları için şehrin kasaplarından ve esnaf tanıdıklarından ricada bulunup yiyecekleri topluyor ve sokak hayvanları için parklardaki uygun yerlere bırakıyordu.
“Gelin tanış olalım / İşi kolay kılalım / Sevelim sevilelim / Dünya kimseye kalmaz” satırlarının yaşayan örneği bu insanlar. İyi ki duyarlı insanlar var, iyi ki iyiler var! Çünkü;
Bu dünya hava değişimi,
Bu dünya kamera arkası,
Bu dünya dönme dolap;
Kısacası; bu dünya cabası
Bütün insani yaşam bilmecemizin…
Ve bütün iyiler de o bilmecenin yanıtını bize bildiren taşralı bilgeler;
Yanıldığımız yerden sınandığımızda, takıldığımızda ya da hayatın zorlu patikalarında; duraksamadan devam edebilmemiz için…
Sürekli söylenegelen bir deyim ile izah edecek olur isek;, nihayetinde “Bu dünya iyilerin yüzü suyu hürmetine dönüyor!”