Sivas Kitap Günleri’ne de gelmişti, Buruciye Medresesi’nin tıklım tıklım dolu orta avlusunda gencinden yaşlısına onlarca Sivaslı heyecanla dinlemişti onu… Hani çok sıcak, çok samimi gelen, insanın içini ısıtan ifadeler var ya, onlardan birini seçmiş isim olarak yazdığı kitaplardan birine: “Gelirken Ekmek Al”… Bir röportajında bu kitap ve ismi için şöyle diyor yazar Şermin Yaşar: “Bu cümlenin kurulduğu bir evde sofra da kurulmuştur. Yemek henüz yenmemiştir. Demek ki biri bekleniyordur. Eve ekmek alınmamıştır. Çünkü geleceğinden emin olunan biri vardır. Birinin kapıdan içeriye elinde ekmekle girmesi çok sıradan ama çok özel bir an bana göre. Bu yüzden tek bir ifadedeki o sıcaklığı seviyorum. Tanıdık, bildik ya da özlem dolu.”
İşte kelimeler ruhumuzun çevreye yansıyan sözlü duygusu, karşımızdaki kişide kalan izidir bir bakıma. Bizden karşımızdakine, karşımızdakinden bize kurulan köprüdür aslında. Ve o kelimelerle sağlanan iletişim ve etkileşim bizleri yakınlaştırır da uzaklaştırır da…
O nedenledir ki “kelime” bizi biz yapan insan olma ve insanlığımızı ifade etmedeki inşa ettiğimiz yapının her bir tuğlasıdır. İçeriğiyle, anlamıyla, geçmişiyle ve geleceğiyle bireyden topluma bizi birbirimize bağlayan, bizi millet yapan dilimizin temel taşlarıdır. Bu temel taşlarla cümlelerimizi kurar, kurulan cümlelerle kendimizi ifade eder, karşımızdakini anlarız, anlaşırız, yakınlaşırız, yaklaşırız. Bağ kurarız, bağ yıkarız.
O nedenledir ki “kelime” deyip geçmeyelim.
Ve 2023 yılının son Cuma günü öğleden sonra, uzun süredir kızımın iştiyakla bahsettiği ve bir fırsat bulup gidelim dediği “Kelime Müzesi”ne gitmek için yola çıktık.
Ankara Kalesi’ne sırtını yaslamış, Medeniyetler Müzesi’nin karşısında yer alan ülkemizin ilk Kelime Müzesi’ni ziyaret ettik. Geçmiş yıllarda zahire ve tiftik ambarı olarak kullanılan, yığma taştan yapılmış ve uzun süre atıl kalıp sonra restore edilmiş eski bir bina. Dört katlı yapı. Daracık kapısından içeriye girildiğinde müzenin hemen sergi salonuna adım atılıyor. Kare şeklinde tek bölümlük alan burası ve bir müzeye göre oldukça küçük. Alt ve üst katla bağlantıyı sağlayan merdiven ise sağ köşede. Cuma günü öğleden sonra olmasına rağmen müze özellikle gençlerden oluşan kalabalık ziyaretçileriyle doluydu. Söylendiğine göre hafta sonları içeri girmek için sıra bekleniyormuş.
Kelimelerin ve cümlelerin insanı karşıladığı müze modern tasarım ve sergisiyle oldukça ilgi çekici. Tanıdık kelimeler çoğunlukta, unuttuklarımız veya hiç kullanmayıp terk ettiklerimiz de ihmal edilmemiş; birçok yerde endam ediyor. Bizi anlatan, bizden olan, söylediğimizde, duyduğumuz veya okuduğumuzda kullandığımız kelimeler hepsi. Ama kökeninin ya da anlamının çok da farkında olmadığımız o kelimeler nitelikli özgün tasarımlar ve görsellikler içerisinde yeniden anlam buluyor zihnimizde ve bazen gülümsetiyor bizi bazen de şaşırtıyor. Hâliyle kelimelerle tanışıyoruz yeniden, ardında saklı olan hikâyeleri zihnimizde canlanıyor. Etkileyici estetik tasarımlar içerisinde sergilenen kelimeler, deyimler zihin dünyamızın derinliklerinde gezdiriyor bizi. Bir sözlükten öte, kelimelerin sergi sarayı…
Öyle kelimelere rastlıyoruz ki umman açılıyor önümüzde. Birbirinden küçücük farkları olan bir eşyayı, bir nesneyi dahi farklı isimlerle / kelimelerle ayırt etmiş ve tanımlamışız. Ve zengin kelime hazinesine sahip olmuş güzel Türkçemiz. Bazen de tam tersi fakirleştirmişiz farkında olmadan… İçerisinde en az elliye yakın farklı amaç, boyut ve işlev için kullandığımız fırçaların sergilendiği masaya bakarken, nasıl da kısır ve az kelime ile konuştuğumuzu görmemek ve üzülmemek elde değil…
Türkçemizin ilk gününden bugüne çıktığı yolculuğun her coğrafyada karşılaştığı her kültürle beslenerek zenginleştiği, kendi bünyemize ve hançeremize özgü değişerek nasıl geliştiğinin sayısız örneklerine şahit oluyor insan. Bütün diller gibi hem etkilenmiş hem etkilemiş Türkçemiz adeta.
Ve kelimelerin dünyasında gezdik Kelime Müzesi’nde…
Her yaşta insanın özellikle çocuklara ve gençlere; Türkçe kelimelerin, atasözlerinin ve deyimlerin anlamını öğretmek ve hatırlatmak amacıyla kurulan bu müze, hem eğlenceli hem öğretici… Kelimeler; özgün bir bakış açısıyla, görsel tasarımla ve sanat eserleriyle bir araya getirilerek sergilenmiş… Birçok sanatçının resim, enstalasyon, seramik gibi eserleri kelimelere ve onların hikayelerine eşlik ediyor sergi reyonlarında. Müzenin giriş katında kelimeler, alt katta kökler ve en üst katta ise cümlelerle ilgili sergiler yer alıyor. Müzenin sağ köşesindeki merdiven arasında ise cam ve pirinç bir avize şeklinde aşağıya doğru Türkçe, Uygur, Göktürk ve Arap harfleri salınıyor: harflerin dansı…
Ve Kelime Müzesi’nin kapısındaki tabela şöyle: “Kelime Müzesi /Ankara – Bu müze Şermin Yaşar tarafından Türk Diline bir vefa borcu olarak kurulmuştur. 2022” İçerideki uzun metnin ilk kısmı ise şöyle: “Kelimeler; somut, elle tutulabilir, satın alınabilir nesneler olsaydı eğer eminim bugün çoğumuz en güzellerine, en değerlilerine, eşsiz ve sınırlı sayıda üretilmişlerine sahip olmak için çaba harcayarak; daha çok, daha iyi, daha gösterişli, daha nazik, belki daha şaşaalı kelimelerle konuşmak için uğraşacaktık. Oysa kelimeler doğduğumuz anda bize bilabedel verilen, her yanımıza sonsuz bir ifade gücüyle saçılmış vaziyette bulunan, içine doğduğumuz, işte tam da bu yüzden hak ettiği ehemmiyeti göstermediğimiz değerlerimiz.”
Sesimiz, sözümüz ve ifademiz olan kelimeler… Türkçemiz. Ses bayrağımız…