reklam
reklam
DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

Kerpiç Duvar

Yayınlanma Tarihi : Google News
Kerpiç Duvar

Parmaklarımız klavyede ama gözüm televizyon ekranlarından kayan alt yazılarda. Dün verdiğimiz altı şehidin şehadetine bir altı şehidimiz daha katıldı.

Tabi içiniz parçalanıyor, hele hele o şehitlerin büyüdüğü baba ocaklarının harabe görüntülerini görünce, canınız biraz daha acıyor, bir yerleriniz daha fazla sızlıyor.

Gidenin peşinden ağlayan analar, babalar yavuklular, gelinler, kızanlar. Dayanamıyorum, dayanamıyoruz.

Onlar evlat ve şehitler.

Dün kızıyordum, akıl sağlığının yerinde olmadığından şüphelendiğim bir kadın sosyal medya ekranlarında Cumhurbaşkanımıza övgüler(!) yapıyor, ve şöyle diyordu. “Allah benim çocuklarımın ömründen alsın, size nasip etsin!” İşin itikati yönü bir tarafa, tamamen küfre kaçan bir dil sürçmesi olarak yorumlamak lazım. Akıl sağlığı yerinde olan hiçbir anne bunu diyebilir mi?

Dün o anne için nasıl kızgınsam, bugün diğer anneler için parçalanmamak mümkün mü? Hele hele, kimi internet ortamlarında bu saldırıların, 2015 seçimlerinin arefesinde yaşanan hadiselere benzetilmesi, bunun bir seçim kaygısı nedeni ile yaşandığı söylemleri beni ziyadesiyle üzüyor.

Devlet baba değil, anadır, her ne kadar devlet baba desek te, devlet doğuran var edendir, tıpkı bir anne gibi şefkatlidir, koruyucudur. Kerpiç duvarlar içinde helal süt emziren anadır o devlet. Aksini düşünmek bile bir insana züldür, haramdır.

Kaç şehit verdik, kaç ana ağladı bilemiyorum şimdiye kadar, ama hepimiz ağlamadık mı? Kürt, Türk farkeder mi? Gözyaşının rengi yoktur yeter ki kirli emellerin, kirli arzuların, kirli oyunların figüranı olunmasın!..

Yaşanan her hadise, çirkin bir emelin, çirkin bir tezgahın, bir hayalin ötesi olsa da, gerçek olan kerpiç duvarlı evler ve üstlerine asılan, kızıla boyanmış bir bayrağın gerçekliğidir.

Bunu siyasi zemine kaydırmak isteyen, ranta oya devşirmeye çalışan kim varsa alçaklıktan başka tabiri olabilir mi?

Benim meselem değil, diyebilir misiniz? Öyle bildiğimiz, gördüğümüzden daha derin olan bu mesele, ulusal bir sorun,bir beka meselesidir. Ancak toplum hala bunun farkında değil, yazık. Bu meselenin elebaşı dışarıda, işbirlikçileri ise içeride olduğu sürece, kerpiç evler, o kerpiç duvarlar, hala gözyaşı dökmeye devam edecektir.

Şehit haberinin, bir manken bozmasının, yada evliyken başkasında kaçan bilmem kimin haberinden sonra verildiği bir ülkede terörün bitmesini beklemeniz mümkün mü?

Hadi biraz daha özeleştiri yapalım, ülke sınırlarımızın yol geçen hanına döndüğü, ancak hızlı trenle Sivas’tan Ankara’ya yarım kilo sucuk pastırma götürürken onlarca denetimin, kontrolün, engelin çıkartıldığı bir ülkede, terörün yarın hangi meydanda, hangi caddede kimi vuracağının yada vurmayacağının garantisi var mı?

Maalesef son yıllarda hem iç güvenliğimiz, hem dış güvenliğimiz zaafiyet örnekleri göstermeye başlamış, bunu yeni bakanlar göreve başlayınca daha net görmüş olduk. Yeni yeni bir şeyler düzelmeye başlıyor, iyi şeyler oluyor dediğimiz şu sıralar, bu hadisenin yaşanmış olması bana oldukça manidar gelmeye başladı.

Umarım bu konuda da ciddi bir araştırma yapılır, sebebi, sorumluları kimlerse sonuna kadar gideriz diye umut ediyorum.

Tabi bölgede güçlü bir ülke istenmediğinin bilinmesi lazım, ne Amerika, ne de Rusya bu bölgede hükümranlığı kaybetmek istemese de, artık bölgede bir rol üstlenen Türkiye var. Her birisi ile kimi zaman kavgalarımız olsa da, kimi zaman barış çubuğu içiyor olsak ta, ne onlar bizi sever, ne de biz onları.

Tıpkı Arap dünyasının bizlere bakışı gibi. Farketmiyor.

Biraz kendimiz olabilsek, biraz kendimizle barışık olabilirsek. Her badireyi atlatırız.

Kerpiç duvarın sessizliği içinde, susuyoruz şimdilik. Mekanları cennet olsun.

Başımız sağolsun.

 

 

 

YORUM YAP