reklam
reklam
DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

Kilisenin Matbaacısı

Yayınlanma Tarihi : Google News
Kilisenin Matbaacısı

Ben bu yazıyı yazdığım gün, 21 Ekim Dünya Gazeteciler günü, sizler okuduğunuzda ise, sıradan bir gün olacak. İki gün önceyi unuttuğunuz gibi unutacaksınız.

İlk gazete’nin M.Ö. 60’lı yıllarda Roma’da çıktığı söylenir. Belki taş tabletlere, belki Mısır papirüslerine basıldı bilemiyorum ama..

Size bugün doğru haber ve doğru gazetecilik nasıl yapılmaz, ya da neden yapılamıyor  onu anlatacağım.

Yıllar yıllar önce, Hz.İsa’nın vefatıyla birlikte, İncil kitap halinde yayılmaya başladı. O yıllarda matbaa henüz icat edilmediği için, el yazısı ile yazılan İncil’ler, her kilisenin kendi bünyesinde istihdam ettiği el yazması ustaları tarafından yazılmaktaymış.

Yıllarca böyle yazılmış ama her yazılan İncil bir diğeriyle farklılık göstermekte, zamanla o kadar çok farklı İncil yeryüzünde bulunmaya başlamış ki, en sonunda İznik’te kilise temsilcileri toplanıp, yüzlerce binlerce farklı İnciller tek tek toplanıp, bir çoğu yakılarak dört farklı İncil üzerinde uzlaşma sağlanmış.

Buraya kadar normal. Olabilir.. Ancak benim üzerinde durduğum, İlahi emirlerin nasıl dezenformasyona uğradığı ve masum insanların nasıl kandırılabildiği.

İşte bunun, bugün yaşadığımız gazeteciliğin meslek öncülüğünü,  gazetecilik mesleğinin atası sayılan kilise matbaacıları yapmıştır.

İlk İncil’ler kaleme alınırken, bağışlanma ve af dilenme  özgürlüğü bireyle yaratıcısı arasında gerçekleşen  bir olayken, daha sonra bu ritüel kilise ve birey arasında kurulmuş, bir sonraki basım İncil’de bu ilişki ücret yada emek karşılığında kiliseye verilmiştir.

Tabi ki, değişen birkaç yer değil, onlarca yüzlerce yer tahrif edilmiş ve Ortaçağ Hıristiyanlığına kadar süren bir kilise hegemonyası yaşanmıştır.

Bugün bir takım basının içinde bulunduğu dezenformasyon rezaleti yada yapmaya çalıştığı algı operasyonlarının temeli işte bu kilise matbaacılarıdır.

Yıllarca Hıristiyan dinine mensup insanların etini kemiğini sömüren bu düzenin mihmandarları olanların torunlarının torunları, bugün Filistin’de kanı dökülen masumların, emeği alınteri çalınan emekçinin, adalet duygusu tarumar edilen insanların, zulme uğrayan mazlumların çektiği acıların nedenidir.

Gazetecilik bu yüzden önemli ve erdemli bir meslek olmalıdır. Adalet duygusundan uzaklaşmış, belirli sınıf ve zümrelerin gölgesinde yazılan her satır yazı, kaleme gelen her cümle zuldür, insani erdemini yitirmemiş her bireye meşru değildir, illegaldir. Yasaktır, haramdır.

Geldiğimiz süreçte, ülkemizin her bir yanı binlerce hadise ile kaynarken, etrafımızda olana bitene yabancı kalamayacağımız gerçeği hala ortadayken, bunları görmezden gelemeyiz. Ancak, ne olup bittiğini anlamamız için, yol gösterici olan basın ve medyanın kendine bir çeki düzen vermesi gerekmez mi?

Şiddet ve avanta üzerine kurgulanmış bir gazeteciliğin dünyanın bir çok ülkesini getirdiği hal ortada.

Temennimiz, gazeteciliğin sadece doğru haber ve hür yorum üzerine oturtulmuş bir zeminde, üstüne konulan her şeyin ahlak ve adalet ölçülerinde yaşanıyor olması.

Sağlıcakla kalın.

YORUM YAP