“İki saniye sonrasına garantimiz olmayan bir hayatımız için fırıldak olmaya gerek yok.”
Bu sözün kime ait olduğunu herhalde bilmeyenimiz yoktur.
Yine de bilmeyenler için söyleyeyim. Rahmetli BBP Genel Başkanı,Türk Dünyasının medarı iftiharı,Sivas’ımızın gururu Muhsin Yazıcıoğlu’nun kaleme aldığı sözlerden birisi.
Günümüzde bu sözün ne kadar doğru olduğuna her an şahitlik ediyoruz. Söyledikleri ile uyguladıkları birbirini tutmayan, iftira ve yalan üzerine hayatını kuran ,devekuşu misali hareket edenlere her gün şahitlik ediyoruz.
Sözler duygularımızı ve düşüncelerimizi en güzel ifade edebildiğimiz yöntemlerdendir.
İçimizde sakladıklarımızı söyleyemediklerimizi en anlamlı ve içten şekilde belirtmemize imkan sağlar.
İnsanoğlu, her devirde ve her toplumda iftiraya uğrama hususunda çeşitli sorunlarla uğraşmak zorunda kalmış ve hep bir mücadele içinde olmuştur. Bazı insanlar, kendi çıkarları uğruna menfaat ve makam elde etmek, itibar kaybettirmek gibi düşüncelerle nefislerinin de etkisiyle iftira atmaktan çekinmemişlerdir
İnsan, nefsi gereği çok değişken bir varlıktır. Şartlara, olaylara, kişilere ve zamana göre değişik hal ve tavır içinde olabilir. Bir insandan her zaman doğruluk beklemek, yanılgıya götürür. Çünkü insan doğası gereği farklı davranışlar sergileyebilir. Hata yapmak, sadece insanlara mahsus bir davranış şeklidir. Bunun içindir ki, her insandan aynı dürüstlük ve doğruluk beklenemez.
Kıskançlık veya çekememezlik, dedikodu ve gıybet, alaya almak, küçük düşürmek, kibirlenmek gibi kötü ahlâk ve alışkanlıklar, kişiyi iftiraya sürükleyen sebeplerdir. Haset veya kıskançlığın sonunda genellikle kötü şeyler ortaya çıkar. “Kıskanmak”, “sevgide ya da kendisiyle ilişkili şeylerde bir başkasının ortaklığına ya da kendisinden üstün durumda görünmesine katlanamamak; herhangi bir yönden kendisinden üstün gördüğü kimsenin bu üstünlüğünden acı duymak; mecazen yerinde olmayı istemek, imrenmek”tir. “
Hacı Bektaş Veli bir sözünde “Eliniz ayağınız kirli idi, yıkayıp temizlediniz. Peki, ya yüreğinizdeki, hasetliği, kini, kibri, kıskançlığı, şehveti, su ile nasıl temizleyeceksiniz? derken,
Milan Kundera ise kıskançlık konusunda “Kıskançlık zorlu bir diş ağrısı gibidir. İnsanlar kıskançlık duydukları zaman bir şey yapamazlar, oturamazlar bile. Ancak gidip gelebilirler. Bir noktadan öbürüne.
Ne diyelim, “Yüzümüze karşı cümle kuramayanlar, arkamızdan kompozisyon yazıyor… Kıskançlık, bir güvenin kumaşı yemesi gibi, insanı yer bitirir .”
İnsanoğlu her dönemde bu tür hastalıklarla karşı karşıya gelmiş ve hazımsızlık, kıskançlık, iftirayı kendisine ilke edinmiş. Ama bu tür hastalığı topluma yaymak isterken aynaya bakmayı unutmuş. Devekuşu misali.
Bizim bu tür hastalığın pençesinde kıvrananlara sözümüz “İnsanın arkasından olumsuz şekilde konuşmak, kıskançlık duygusunun en belirgin göstergesidir. Kıskanmak yerine,örnek olmayı deneseniz belki içten içe büyüyen fesatlığınızda son bulur.”
Birlikte gelmek bir başlangıçtır, birlikte kalmak ilerlemedir, birlikte çalışmak başarıdır. Ekip ruhu, sadece bir araya gelmekle oluşmaz; birlikte kalabilmek, iş birliği yapmak ve ortak bir amaç için birlikte çalışmak gereklidir.
Bizde, 133 hafta önce “Doğru haber-hür yorum. Kişiye ve topluma saygılı yayın. Tarafsız ve objektif gazetecilik “ ilkesiyle yola çıktık. Hem sosyal mecralarda günlük, hem de baskılı olarak hafta da bir sizlerin karşısındayız. Güçlü bir kadromuz var. Okuyucu ve takipçi sayımız her geçen gün artıyor ve bu destek bizlerin daha da başarılı olması için güç veriyor.
Kıskanmak yerine örnek almayı ,destek olmayı, deneseniz belki içten içe büyüyen fesatlığınız da son bulur.
Rahmetli Yazıcıoğlu’nun dediği gibi
“İki saniye sonrasına garantimiz olmayan bir hayatımız için fırıldak olmaya gerek yok”
Kalın sağlıcakla