Türkiye bugüne kadar gördüğümüz seçimlerden çok daha farklı bir seçime doğru yol alıyor. Geçmiş seçimlerde ittifaklara şahit olmuştuk ama bu kez iki kutuplu, çok bilinmeyenli, son derece kaygan ve seçmene nasıl yansıyacağı kestirilemeyen iki kutuplu bir seçim olacak. Seçime tahmini 5 aydan az bir süre kaldı. Bu süre zarfında, “dün dündür bugün bugündür”, “Siyasette bir gün bile uzun bir süredir” sözlerini sıksa anımsayacağız gibi görülüyor.
Başkanlık sistemlerinin ve geçtiğimiz seçimle tanıştığımız yeni hükümet sisteminin gereksimlerinden biride güçlü iki kutuptur. ABD modelinde karşımıza çıkan Cumhuriyetçiler ve Demokratlarda olduğu gibi. Güçlü bir sistem oluşur, iki kutuptan hangi aday kazanırsa kazansın işleyen sistem olur. Tabii bizde sistem açısından durum çok farklı olsa da iki kutuptan söz etmemiz mümkün. Üçüncü ittifaktan bahsetmeye gerek dahi duymuyorum.
Cumhur ittifakına baktığımızda kan uyuşmazlığından söz etmek doğru olmaz. İttifakı oluşturan AK Parti, MHP ve BBP arasında olduğu gibi seçmen kitlelerinde de çok farklılıklar olmadığını, ortak paydaların fazla olduğunu görebiliyoruz. Millet ittifakını oluşturan CHP, İP, Saadet, Deva, Gelecek ve DP’ye baktığımızda ise bir kan uyuşmazlığından söz edebiliriz. Millet ittifakını oluşturan partilerde de seçmen kitlelerinde de çok ciddi farklılıklar görüyoruz. Altılı masa olarak ta adlandırılan bu ortaklıktan uzlaşı çıkmasını beklemek mantıklı olmaz. Seçmen kitlesi ele alındığında masada en çok sırıtan İP seçmenidir. Ağırlığı milliyetçi ve muhafazakarlardan oluşan bu partinin seçmeni Cumhur ittifakıyla daha uyumlu bir görüntü veriyor. Bu nedenle seçim öncesi ittifaklar arasında geçişler hiçte sürpriz olmayacak. Bu geçişler parti bazında olmasa da girilecek seçimlerin sonucu seçmendeki geçişi gözler önüne serecektir.
Herkesin de dediği gibi bu seçim çok farklı bir seçim olacak. Bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın sırtında kambur olan teşkilatlarının eriyeceği, AK Parti’nin parlamentodaki gücü zayıflarken Cumhur ittifakının gücünün artacağı tahminin ötesinde bir öngörü olabilir. Seçimden sonra Cumhur İttifakı içerisindeki partilerin yönetimde daha etkin ve söz sahibi olacaklarını düşünüyorum. Bu dengenin oluşması Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın otoritesini daha da güçlendirecektir. AK Parti teşkilatlarından kaynaklı hataların Erdoğan’ın siyasetine verdiği zarar bu şekilde tolere edilebilir.
Seçimin sonucuyla ilgili kesin ifadeler kullanmam eleştirilebilir. Ben masadaki kan uyuşmazlığından bir zafer ve başarı çıkacağına inanmayanlardanım. Masadan İlhan Keçeli gibi her kesimin sevdiği bir isim çıksa bile milliyetçi, muhafazakâr seçmenin sağduyusu Erdoğan karşıtlığının önüne geçecektir ve parti bazında olmasa da seçmende görülecek geçiş seçimin sonucunda belirleyici etken olacaktır.