Başta Aziz Vlas meselesi gündemde çok fazla kaldı. Her ne kadar dışarısında kalsam da bu mevzunun, birbirinden değerli insanların, çokta önemli olmayan bir meseleyi önemli hale getirmelerini anlayamıyorum.
Şu haklı, bu haksız, ya da şu bu kadar haklı, bu şu kadar haksız demenin de bu saatte kimseye faydası olmayacağını düşünüyorum.
Konu, sanıyorum daha önceki kıymetli bir valimizin zamanında gündeme gelmiş, bununla ilgili bir heyet oluşmuş ve gelen ziyaretçilerimiz şehrin farklı yerlerini gezip, sonunca bir değerlendirme toplantısı yapmışlardı.
O süreç bugüne nasıl evrildi bilemiyorum. Ancak geldiğim süreçte de, artık anlayış mekanizmalarının bile faydasız kaldığı, ama toplumsal bir karşı koyma, toptan reddiyecilik yada toptan kabul olmasının da, çaresiz kaldığı bir dönemece girdik.
Sivas Belediyesinin yada Belediye Başkanımız Adem Uzun’un son dakikalarında girdiği oyunda, buluştuğu topu gol yapmasını beklemekte hayal mahsulü olmaz mı?
Neresinden vursa aut, nereye pas verse, auta çıkacak bir top olacak bu?
Bu işin cemaziyelevveli nasıl gelişti çoğumuz bilmiyoruz, neler konuşuldu. Ya da ne için konuşuldu.
Eğer turizm hele hele inanç turizmi falan düşünülüyorsa o resmin karakalem çalışması.
Bir film sahnesinde diyordu ya.” Oğlum Sivas’ta turistin ne işi var, Sivaslı bırakıp gitmiş.”
Evet Sivas’lı bırakıp gidiyor, işte bu kısır çatışmalar, gereksiz polemik ve kalp kırmalar, süreci başkalarının istediği gibi kanalizeetmiyor mu?
Ermeni anıtının dikilmesi ile gündeme gelen bu konu, eğer anıt mevzusu ise, Tapınak Şövalyelerinin sıra sıra dizilip, kılıç kuşandıkları seans salonu ritüeli gibi olmuş.
Vaktiyle, bu toprakların, bu coğrafyanın, zalim kadısına kafa tutup, sisteme Don Kişot’luk yapan Pir Sultan Abdal’ın heykelinin dikilmesi ile başlayan sancılı sürecin bugün bir adım daha ileri giderek Aziz Vlas ağabeyimizin simgesel anıtına evrilmiş olması da bir hayli anlamlı.
Bir tarafın korkusu, misyonerlik faaliyetlerinin artacağı ve inanç turizmi adındaki fantezinin, FETÖ ve o menşeili yapılar tarafından koordine edileceği.
Diğer bir yandan ise, Misyonerlik faaliyetleri dışında da bir takım yapıların içimize gelip yerleşebileceği.
Bu korkulara katılmamak mümkün değil.
Ama bizim bir devlet ve binlerce yıllık devlet geleneği olan bir devlet olduğumuz unutulmamalı. Bu ilki.
İkincisi ise, son 10-15 yıldır ülkemizi ciddi şekilde yol geçen hanına çevirip, ne idiğü belirsiz kişilerin doluşmasına yol açan politika. Bu yolculuğun ülkeye ne fayda sağladığına bakıp cevap veriyorsak, fayda-zarar parametrelerinin nasıl bir dengeye oturduğunu görebiliyorsak, cevap verebiliyorsak, bu konuda da aynı cevabı vermeliyiz.
Konuyu şehir gündemine taşırken, taşıyan kişilerin geçmiş ve gelecek zaman üzerinden tehdit edilmesini de çok mantıklı ve etik bulmadım.
Masum değiliz hiç birimiz, günahlar dağıtılırken önce biz koştuk, sonra sevdiklerimizi kattık yolculuğa.
Son söz; bırakın size ne? Bu şehrin Valisi, Siyasetçisi, Ticaret Odası, Esnaf Odaları Birlikleri, bürokratı var, öyle değil mi? Onlar kendi aralarında tartışsınlar. Biz Sivasspor’dan, ticaretimizden, suyumuzdan, trafiğimizden bahsedelim