reklam
reklam
DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

Mekân Değişince

Yayınlanma Tarihi : Google News
Mekân Değişince

Çocuktuk, yaşadığımız mahalle bizim evrenimizdi.

Mahalle büyüğümüzden küçüğümüze hepimizin neredeyse her yönüyle bağlı olduğumuz yaşama mekânımız, varlığımızı sürdürdüğümüz sığınağımızdı. Aidiyetimizi ve kimliğimizi ifade etmede, özelliğimizi belirtmede kuşatıcı bir tanımdı.

Çok doğal olarak zamanın akışı içerisinde her şey değiştiği gibi mahalle mefhumu da bizim çocukluğumuzda ifade ettiği içeriği de değişti. 20. asrın son yılları özellikle de 21. asrın başlangıcıyla birlikte girdiğimiz milenyum çağı insan hayatını, toplumsal birlikteliği ve insanın yaşadığı mekânı çok hızlı bir şekilde altüst etti. Kasırgasında savrulduğumuz bu hızlı değişimle, alışkanlıklarımız, değer yargılarımız ve gelecek düşüncelerimizle birlikte aidiyet ve mensubiyetlerimizdeki önemsediğimiz ve bağlılığımızı ifade ettiğimiz neredeyse her şey de çok hızlı değişime uğradı.

Mekân değişince insan değişiyor, insan değişince mekânda değişiyor.

Haliyle bu değişim, bin yıllık tarihimizin gelenek, örf ve adetleriyle oluşan hayat anlayışımını, teknolojinin hayatımıza egemen olmasıyla birlikte hem değerlerimizi hem yaşama biçimimizi de etkiledi. Dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de kentleşmenin giderek artan cazibesi, kırsal kesimlerinin yoğun göçüne ve beraberinde kırsal hayat şartlarının terkine ve şehirlerin varoş bölgelerinde yeni bir hayat tarzını yaşamamıza doğru sürüklendi. Ve beraberinde üç kuşak bir arada yaşayan büyük ailelerden çekirdek aile dediğimiz küçük ailelere doğru eğilim inanılmaz bir hızla hayatımızda yer aldı. Hane halkındaki kişi sayısı 10-15’lerden 2-3’lere doğru bir azalışı beraberinde getirdi. Yine hayatın idamesi için gerekli olan giderleri karşılayabilmek için ücret mukabilinde çalışmayı zorunlu kılınca küçük ailelerin dahi tek kişilik maaşı geçinmek için yetersiz olmaya başladı. Artan istihdam sorunu, tüketime dayalı hayat ve aile gelir gideri arasındaki yapı, kişileri mekânsal ayrıştırmaya sevk etti.

Bunun getirdiği sonuç ise çalışan aile bireylerinin elde ettikleri gelir düzeylerine göre kentin farklı bölgelerinde kümeleşmesine yol açtı. Gecekondulardan apartmanlara ve güvenlikli sitelere ve akıllı evlere doğru tek tipleşmeye yol açtı. Birbirine yakın gelir düzeyine sahip insanların aynı sitelerde veya şehrin varoşlarında yer almaları ise toplumun gelir-gider düzeyine göre ayrışmasını doğurmuştur.

Sonuçta gelinen ve hızla yol aldığımız nokta ise mahallelerde yedi ceddin birbirini tanıdığı, yardımlaştığı ortamların kayboluşudur. Yani mahallenin yok oluşu ve sitelerde yaşam.

Ve siteler yalnızlaşmanın simgesi. İnsanın sadece kendisi ile yaşamasını sağlayan konforlu hayatın göklere yükselen zirvesi…

Sabahın erken saatinden akşamın geç vaktine kadar süren ofis veya fabrikalarda çalışma ortamları da buna eklenince hem şehrin farklı yerleşim kesimleriyle olan diyaloğu ortadan kaldırmış hem insanın hayatını yoğun şekilde çalışma zamanı alınca aynı sitede hatta aynı evde yaşayan hane halkını dahi birbirlerine daha az zaman ayıran ve ayıracak zaman bırakmayan bir hayatın sürdürülmesine yol açmıştır. Kalabalıklaşan şehirlerdeki işyerlerine ulaşmak için geçen zaman, çalışma saati günlük insan hayatını ablukası altına aldığında, kişiyi başka insanlarla ilişki kurma, onlara zaman ayırma ve birlikte olarak hoşça vakit geçirme süresini yok denecek derecede azaltmıştır.

Kısacası, son yarım asırdır insan konforlu bir ortamda gittikçe yapayalnız kalıyor.

İnsan sokağından, bahçeli evinden, zengini, orta hallisi ve yoksulunun aynı sokakta yaşadığı mahallesindeki komşusundan koptuğundan beri yalnız kaldı. Varlıklı ailelerin ikamet ettiği akıllı sitelerde güvenlik kapısından geçerek dairesine girebiliyor artık. Asansöründen çıktığı evinde eşinin işyerinden dönmesini beklerken, cep telefonundan verdiği yemekle günün açlığını bastırma ve rejimini sürdürememe riski endişelendiriyor insanı. Yine de dünyanın öbür ucundaki bir videoyu, bir twiti beğenmek için küçük bir ekranda mutluluğu arıyor. Huzurevindeki odasında ömrünün son gününü beklemeye çalışan anne veya babasının ziyaretini hangi güne sıkıştıracağının planını uygun bir zamanda yapmayı ihmal etmemeye çalışıyor. Yan dairede oturan şahsın ya da şahısların ne kadar güvenilir olduğu veya kim olduğu ise hep endişelendiriyor.

Komşuluk diye bir kavram vardı eskiden, yenilenmesine gerek olup olmadığı dahi fark edilmiyor şimdi. Hâlbuki komşu komşunun külüne muhtaç mıydı? Bu sitede aç yatan bir komşu olabilir mi ki? Daire alırken komşu almaya gerek var mı acaba? Bunlar, bir zamanların daha doğrusu kaybolan komşuluk kültürümüzün arşivlerde kalan sözleri.  Sadece nostalji.

Geleneksel mahalle ve sokak yapısının küreselleşmenin hayatımızda yer almasıyla birlikte fiziksel olarak mekânlarımızı değiştirdiği gibi komşu kavramı ve komşuluk ilişkilerimizi de etkiledi. Güven üzerine kurulu bir ilişki olan komşuluk, yenilenen şehir hayatında güvensizlik, yalnızlık, yalıtılmışlık ve yeni hayat standartları ve yaklaşımıyla neredeyse toptan farklılaşmaya doğru evrildi.

Farklılaşan mekân geleneksel komşuluk ilişkilerini rafa kaldırdı adeta…

YORUM YAP