
Ne oldu bize? Üçüncü lig deplasman maçlarına üç bin kişilik kafilelerle giden adamlar mı öldü? Yoksa Sivasspor mu kapandı? Küçük liglerde umudu büyük tutan yönetimler mi tarih oldu yoksa? Büyük liglerde taraftarı küçültenler mi eritti yiğidoluğu? Ne oldu da bir zamanlar deplasmana giden taraftardan daha azı geliyor tribünlere ve de onlarla yöneticiler neyi paylaşamadıkları için tutuşuyor kavgaya? Sorular çok ama cevap bulmak kolay değil. Son yıllara Sivasspor taraftarına ne olduğunu bulmak artık akademisyenlerin tez konusu… Sosyal bilimcilerin araştırması lazım, ne oldu da seyirci kırmızı beyazlı renklere yüz çevirdi…
Araştırmadan ne çıkar bilmiyorum, suçlu da aramıyorum ama bana göre var elbet birkaç sebebi. Özellikle pandemiden bu tarafa her geçen gün eriyoruz. Bunun birinci sebebi pandemi. Pandemi bizi yalnızlaştırdığı gibi asosyal yaptı. Maçları soğukta, karda, yağmurda stadyumda izlemek zahmetinden televizyondan izleme konforu ile tanıştırdı. Onca başarı, onlarca yıldızdan sonra geriye gidiş sinirleri gerdi. Yönetenlerle taraftar çatışma yaşadı. Her iki taraf da birbirini suçlu görmeye kalktı. Yöneticiler, yaptıkları fedakârlığı öne alıp kulübün sahibi gibi üstten takıldı, taraftar gücü yeterse bağırdı, sesi kısılınca susup buğuz etti ve de küstü… Son yönetim ile taraftarın yıldızı hiç barışmazken eskiler aranır oldu. Hedef umudunun oluşmaması gerilen ipleri kopma noktasına getirdi…
Gelelim Serik maçındaki işin tuzu biberine. Söz konusu maçtan önce Sivasspor yönetimi bir yiğitlik yaptı, gelirlerin tamamını Gazze’ye bağışlayacağını duyurdu. Ticaret Sanayi Odası yönetimi yiğitliğe ortaklık yaparak beş bin bilet alıp dağıttı. Gel gelelim ki yukarıda değindiğim nedenlerle seyirci sayısı dağıtılan bilet sayısının altında kaldı. Bu bir tarafa, böylesine insani ve vicdani bir çıkış yapan yönetimin görevi orada bitmemeliydi. Başkan Karagöl tüm protokolü ve şehrin ileri gelenlerini özel davet etmeliydi. Hatta hepsi maç saatinden önce Eski stadyumun yerine yapılan Millet Bahçesi önünde toplanmalı, Filsin atkılarını takıp stadyuma kadar kortej şeklinde gitmeliydi. Hep birlikte olaya sahip çıkmalı, maçı şeref tribününde birlikte izlemelilerdi.
Sivasspor yönetimi bunu yapmadı. Maç saatinde şeref tribününe dahi çıkmadılar, maçı locadan izlemeyi tercih ettiler. Protokolde sadece Belediye Başkanı Adem Uzun vardı. Locadan izlerken de önlerinde maçı izleyen gençlerin isyanına sabır gösteremediler. Onların frekansından karşılık vererek kavgaya kalktılar. Hiç olmayacak şeyleri oldurdular. Yapmayın, yaptırmayın, etmeyin, eylemeyin bu gidiş gidiş değil. Kendinize gelin. Herkesin görevi belli, herkesin yapacağı da belli. Yönetim samimi açıklamalar yapıp umudu diri tutacak. Taraftar da Sivasspor’u yönetimin malı gibi görmeyip kendi sevdası olarak kahrını çekecek. Kavga ederek küçültmek yerine barışarak büyütmek lazım, yoksa kimseye bir şey kalmayacak. Siz de kavga ettiğinizle kalacaksınız…




