Size yabancı geldiği kadar, bana da yabancı. Sizin anlayamadığınız şekilde bende pek anlamadım. Fransızcaymış. Fransızlardan bu konuda pekte beklemesem de, Türkçesi şu. “Asalet mecbur kılar.” Bir asilin, asilzadenin şartlar ne şekilde olursa olsun, olaylar nasıl gelişirse gelişsin, bir asil gibi davranması gerektiği.
Bizde de benzer deyimler, atasözleri yok değil. Direkt olmasa da, “Cins, şeker ve katran içerikli veczimiz” yada tam tersi anlatımla,herkesin kendine yakışanı yaptığı hikaye olan akrebin sokması mevzu gibi.
Çak basit ama, oldukça anlam katabileceğiniz, sadece iki kelimelik ama bir ciltlik bir söz.
Bugün ülke olarak geçirdiğimiz sosyal ve ekonomik travmanın asıl nedenin bu iki kelime de saklı olduğunu bakalım kaç kişi anlayabilecek.
Taşralaşan zihniyetle birlikte, dezenformasyona uğrayan soyluluk duygusu, yerini bağnaz ve yoz bir kültüre terk ederek, bütün sorunların temelini oluşturdu aslında. Trafiğinden, ekonomisine, sporuna, ticaretine siyasetine kadar tüm yaşam formlarına etki eden bu yozluk, maalesef ülkenin bir ucundan ötekine, ülkenin en öndeki insanlarından en arkadakilerine, en aydınından en cahiline kadar sirayet ettikçe, şiddetini ve etkisini artırarak devam etmektedir.
Bunu engelleyebilecek yegane kavram ise eğitim olmakla birlikte, hem dini hem öğretim kuramlarının tamamını da yozlaştırmaktadır.
Halbuki din huzuru, eğitim refahı taahhüt eder, öyle değil mi yoksa? Bizi öyle diyerek mi kandırıyorlar. Tabi ki hayır!.. Ancak insan temelli bu sosyal konseptlerin tamamı, birilerinin düşüncesinin yada ellerinin himayelerinde oldukları için, gün geçtikçe de bu saydığımız nedenlerin süreç boyunca etkisi ve kapsama alanı gelişmekte ve genişlemekte.
Her ne olursa olsun!..
Asalet mecbur kılıyor..
Bugün kaçabildiği ölçüde koruduğu değerlerini, yaşam standartlarını izole ederek devam ettirse de, bir süre sonra standartların değişimine de mecbur bırakılmakta.
Çok kafa karıştırıyor gibi olsa da..
Bu hafta köşesinde karaladığım bu gazetenin 100.sayısı çıkıyor. Aşağı yukarı iki sene. Yazmaya 2000 yılında Yeni Ülke Gazetesinde başlamıştım. Yani 23 sene bitmek üzere. İlk yazılarımda Kemal ağabey vardı, kısmetse son yazılarımızda da galiba o olacak.
Aslında biri, birileri daha vardı. Merhum Hidayet Çolakoğlu ağabey, mekanı cennet olsun. Bende ki yeri her zaman ayrı idi. Çok naif, çok hassas ve son derece zarif bir insandı. Çok da entelektüel bir donanıma sahipti. Arada bir işyerime gelir, sohbet ederdik. Bir gün kapının önünde iki yetişkin insanın birbirleriyle küfürlü konuşmasına şahit olunca, bana dönerek “Eskiden insanlar sokağa çıktıklarına, en temiz kıyafetlerini giyerek çıkarlar ve tanısın tanımasın birbirlerine selam verirler,sokakta kesinlikle küfürlü konuşulmaz, hele hele bayan varsa asla yüksek sesle bir şeyler dinlemek açıkta yemek yemek bunlar ayıp olarak karşılanırdı.” Bu minvalde çok şeyler söyledi.
Biraz önce yine kapının önüne çıktım, çok farklı bir manzara zaten beklemediğim gibi, gördüğüm şu oldu. Yere tükürebilen üç hayvan bilirim. Ki, birisi Tüküren Kobra Yılanı, diğeri Güney Amerika Laması ve Sivas Öküzü olmak üzere, bizim öküzün yaşı oldukça kemale ermiş ama yere tükürmekle birlikte, etrafa saçtığı kirlilikten, hastalıktan mikroptan bihaber ve bunu idrak etmekte zorlanacak bir yaşta.
Temsilime kızmayın, gördüğüm hakikaten buydu. Asalet temiz davranmayı mecbur kılarken, yozluk ve bağnazlık tükürmeyi mecbur bırakıyordu. Öyle ya, koskoca öküz kursağında mı taşısın, pisliğini. Caddelere sokaklara kusacak ki, bağnazlığı mecbur bıraksın.
Süpürgesiyle o pisliği temizlemeye mecbur belediye görevlisi var ya, o kusmak, pisliğini tahliye etmek zorunda.
Yaya geçidinde durmayan, yaya geçidine park eden, önünde yada sağında solunda yürüyen bayanın var olup olmadığına bakmaksızın, en galiz küfürleri ağzına dolduran eşekler de var, yok mu diyelim şimdi?
Hayır aşağılamak, hakaret falan değil, inanın fıtratının elverdiği gibi davranıyor.
Çünkü asaletin bir asili, eşraftan birisini mecbur kıldığı kadar mecbur kılıyor onu yobazlığı, yozluğu bağnazlığı.
Tek sorunumuz yaşam alanlarımızın ortak olması.
Eşek eşek gibi davranacak. Tıpkı, cins katran ve şeker veczinde olduğu gibi.
Nice güzel hikayeleri anlattığımız yüzlerce sayılarınız olsun, sizlerde okuyunuz inşallah.
Sağlıcakla kalın.