Bilemem yada hatırlamıyorum bu başlığı attığım başka bir yazım var mıydı?
Siz hiç karşı cinsini döven bir eşeğe rastgeldiniz mi, yada getirdiği avı iyi pişmemiş diye dişisine hakaret eden, dişisini darpeden bir ayı.
Hayvanlarda yok merak etmeyin sadece insanda görebilirsiniz bu yeteneği(!). Kendi halinde yavru bir kediyi tekmeleyerek öldüren bir aşağılık insan müsveddesinin, otobüste iki yaşlı ve hasta insanı öldüresiye döven bir okul müdürü ve onun tetikçisinin, bu şiddet sarmalının hem figüranları, hem de kahramanları olduğunu söylemek mümkün mümkün de;
Şiddeti anlamak pek mümkün değil, kafa yormakta doğru değil. İnsana özgü bir davranış değil.
Hayvanlarda da göremezsiniz.
Öyleyse şiddeti hangi canlı türünün vasıfları arasına sokacağız pek bilemiyorum.
Bir araştırma sonucu şunlar tespit edilmiş, bilinenin aksine şiddet okuryazarlığın yada bölgesel kalkınmanın düşük olduğu yerlerde değil, daha çok metropollerde ve eğitim seviyesi yüksek olan kişilerde rastlanıyormuş.
Eee boşuna dememişler, “Okumak cehaleti alır, eşeklik baki kalır.”
Üniversite yıllarında, Medya Okuryazarlığı dersinde işlediğimiz bir konuydu.
Medya’da şiddet.
Hocamız hanımefendi sordu, “Medya şiddetin neresinde, son yıllarda kadına şiddetin bu kadar gündeme gelmesini neye bağlıyorsunuz?”
Dedim ki; “Medya şiddetin tam göbeğinde, sporda, siyasette, Vandallıkta.” Siz bakmayın öyle masum durduklarına, pek de masum değiller.
Toplumu şiddet üzerinden terbiye eden veya etmesi yolunda talimat alan bir medyanın, şiddet konusunda ki yapmacıkları ve timsah gözyaşlarıyla süsledikleri haber bültenleri, programlar, toplumsal kirlenmenin en büyük nedeni değil mi sizce
Bazı akademisyenlere göre din ekseninde kadına şiddetin varlığını temel odak noktası olarak kabul etmelerini kabul etmememe rağmen, bu tür yazıların var olması rahatsızlık yaratmaktadır.
İslama göre kadının değer yargılarının alaşağı olduğunun iddiası ülkemizin Güneydoğu’sunda yaratılmış çıkar ve kölelik zırvalığına elbise giydirmek içindir.
Ki, birçok Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde bile bu şiddetin eserlerini görmek mümkündür.
Benim asıl değinmek istediğim noktalardan birisi ve en önemlisi ise Töre, Gelenek ve Anane zırvalarıyla da bu şiddetin devam ettiriliyor olmasını sindirememdir.
Çocuk yaşlarda sayılacak kızları yatak odalarına atmayı töre yada başka biri isimle adlandırıp, sapıklık ve sapkınlığın kılıfını bu isme yamamak, yazının başında sınıflandıramadığımız Şiddet unsurunun, insanoğlunun genlerinde devam ediyor olması yaşadığımız yüzyıla yakışmayan ve toplumsal normlarımızı belirleyen öğelerin hiçbirisiyle örtüşmeden devam ediyor olmasının bilimsel bir açıklaması muhakkak olmalıdır.
Kim bilir Adem babamızın, yasak elmayı yediği için, hep birlikte cennetten kovulmasına neden olduğu Havva annemize olan nefret ve öfkesinin, yüzyıllara sarkan gen dizilişinde hala saklanıyor olması bilimsel bir açıklama olabilir mi?
Kurunun yanında yaş da mı yanıyor yoksa?
Benim ki bilimsel bir hipotezden çok, içgüdüsel bir davranış ve kabahate neden arama sebebi sayılabilir, ki, öyle de olmalı.
Sokak ortasında kavga eden bir çiftin arasına girip, kadını korumaya yada saklamaya çalışan bir geleneksel ahlak anlayışımızın, söz konusu kendi kavgamız olduğunda “Siz karışmayın!” diye haykırması, suçun aşağılayıcı sahipliğinin üstümüze yakıştırılmamasıdır.
Şahsımızın nefret ettiği yada kızdığı bir davranışı, aynı şekilde uygulamaya tabi tutmuş olmamız ruhen ve bedenen, bir bozukluk ve yorgunluğun ifadesi olabilir sadece.Şiddetin her türlüsünün, insan denen bu varlığının hiçbir tarafına yakışmadığını söyleyelim.
Sağlıcakla kalın.