reklam
reklam
DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

Şiir şehrinde…

Yayınlanma Tarihi : Google News
Şiir şehrinde…

Yolunuz düştü mü bilmiyorum?

Bugün başka bir mevkie taşınması düşünülen tek katlı dar sokaklı Eski Sanayi Çarşısı’nın içlerine doğru ilerlediğinizde kor ateşle yanan ocakta nar gibi kızarmış çeliği örsün üzerine koyup, musiki sanatkârlarına taş çıkarırcasına ahenkli bir ritimle dövülen çeliğin ve çekicin sesleri doldururdu kulaklarınızı. Gözlükleri burnunun üzerine düşmüş, yaşı yetmişleri çoktan aşmış bu ihtiyar, sabahın ezan vaktinde kepenklerini indirdiği 15-20 m²’yi geçmeyen dükkânında “Sivas Bıçağı” imal eden İbrahim Argut Usta’ydı. Bir yandan örsün üzerinde demiri döver; öbür yandan zihninin derinliklerinde, kültür coğrafyasının deryasından akıp gelen gümrah ırmakların şiirini, aruz vezninin ahengiyle terennüm eyler; Fuzuli’den, Nedim’den, Şemseddin Sivasî’den beyitler dökülürdü dudaklarından…

Bir Ağustos günü Atatürk Caddesi’nden aşağıya doğru yürüyünüz… Yaz sıcaklığının şehre çöktüğü ikindi sonrası taş basamaklı merdivenlerden nerede ise şehir zemininden iki metre kadar çukurda kalmış Meydan Camisi avlusuna indiğinizde, asude bir köşede içinize ferahlık veren bir türbe karşılar sizi… Şehrin kalabalık anaforunun aksine derunî bir sessizlik içinde gönlünüzü dolduran nazenin ve zarif sese bir kulak verin… Beş yüz yıl önceden Şemseddin Sivasî, seslenir:

“Vâsıl olmaz kimse Hakk’a cümleden dûr olmadan/ Kenz açılmaz şol gönülde tâ ki pür-nûr olmadan/ Sür çıkar ağyârı dilden tâ tecelli ede Hakk/ Pâdişâh konmaz sarâya hâne ma’mûr olmadan”

Bugün her ne kadar apartmanların arka bahçesine terkedilmiş olsa da, ağaçların gölgesinde kendi hâline bırakılmış bulunsa da, yattığı toprağın bağrından bugünlere seslenen, beş yüz alt yüz yıl öncenin mücadeleci, heyecanlı ve cevval bir devlet adamı olarak genç yaşta dar-ı bekaya intikal eden Kadı Burhaneddin’in edebiyatımıza kazandırdığı nadide rubailerini dinleyin…

“Nice ki ömrüm var benim, yüzün gibi yüz görmedim/ Vallah ki yüzün göreli, özgelere yüz görmedim”.

Çayırağzı mevkisinde mutasavvıf Morali Baba’ya uğrayın bir… Ve bu topraklarda yaşanan aşklara kulak verin.

“Amberîn râyihası turra-ı canan getirir/ Lutfeder bâd-ı sabâ, derdime dermân getirir/ Ben derem nukheti zülfün getir ey bâd-ı sabâa/ O gider başıma sevdâ-yı perîşân getirir”

Sonra yönünüzü şehrin her bir köşesine çevirin. Uzun ince bir yolda giden Âşık Veysel’e, Ruhsatî’ye, Pir Sultan Abdal’a kulak verin… Veya herhangi bir Sivaslının, düğününde, cenazesinde, asker uğurlamasında, madımak toplamasında, harman aktarmasında yanında olun… Türkülerine, mânilerine, ağıtlarına eşlik edin… Düğün halaylarına katılın, ağıtlarında “ezim ezim ezilen” yürekleriyle bir olun…

Göreceksiniz ki, bu şehrin okuma yazma bilmeyeninden okumuşuna kadar her bir insanının yüreğinde kaynaşan duygular sözün en veciz hâliyle en edebî ve sanatkârane şekliyle zamana ve insana kayıt düşmektedir.

Yavuz Bülent Bakiler’in dediği gibi…

”Bir gün bir derviş gibi çıkıp gelirsem eğer / Görürsem bir daha gönül gözüyle seni. /Anla bir rüzgâr gibi yüreğimden geçeni. / Ve sonra anam gibi sar beni Sultan şehir…”

Sivas, köşe köşe, bucak bucak şiirdir. Sivas, söz sultanlarının otağıdır.

Çünkü, bu şehrin genlerinde şiirin gümrah damarı vardır. Ve bu şehirde şiir yazılır, şiir okunur. Şehir şiirle yaşıyor, şiir şehirle… Böyle deyip yola çıkmıştı bu şehrin şiire sevdalı insanları “Buruciye Şiir Akşamları”nda… on bir kez yapılan ve bu şehrin ülkeye yansıyan Buruciye Şiir Akşamları’nda, ülkemizin seçkin şairlerinin kendi sesleriyle terennüm ettikleri şiirin deruni iklimiyle nefeslendi.

Şiir, şehir ile her yıl buluştu; şiirin ve şehrin birlikteliği tıklım tıklım dolu salonlarda yansıdı… Estetiğin, inceliliğin ve huzurun ruhlara saldığı sukûnetin vuslatı yaşandı her yıl. Çünki şehir, şiirimizde medeniyetin sembolü olmuştur genellikle; şiir ise şehirlerimizin ve medeniyetimizin ifade tarzı.

Günümüzün karmakarışık, bunaltan ve beton gökdelenlerin hançer gibi saplandığı şehirlerden kaçışın, huzura ve gönül dünyasına vuslatın ifadesi olarak seslendirilen şiirin serin ve sukûnetli rüzgârının daha nice yıllar Sivas’ta dalgalanması ve şiir akşamlarının devam etmesi dileğiyle…

YORUM YAP