Muaf olunmuyor hiçbir acıdan, dertten, tasadan. Düz yollarda artık dolambaçlarımız var. Kestirme yollarımızın tıklım tıklım kaosuyla baş başa, uzun yolları göze alamayacak kadar yorgun mu yorgun tasarılara boyun eğen tasalarımız var. Umarsız süregiden her şeye hayret eden baş dönmelerimizin, akıl tutulmalarımızın kefesinde mengeneler arasında biçare kalmış nice kırık kalpler var. Merhem olabilmeyi vadeden çabaların omuzlarındaki bu ağır yüklere derman olmayı vadeden bir de bitmek bilmeyen ısrarı yaşamanın. İkna oluruz her nasılsa! Ayak dirememesine, hayat doluluğumuzun!
Bahar tomurcuklarına şahit olurken, bir çocuğun tebessümüne rast geldiysek kazara, ya da müteşekkir bir bakışa gözümüz değdi ise belki de, hatıraların huzurlu sokağında kendimize denk geldiysek; iyi ve güzel olana dair her ne varsa, onlar adına telakki edebildiklerimiz… İşte o zaman labirentlerimizin duvarlarını ümit pankartları ile süslemeye takat yetirebiliyor, her şeye rağmen buruk hevesimiz. Şafak vaktinin alaca karanlığında, bir çıkış bulabilmek için delil arıyorken gönlümüz, zihnimizin kara bulutlarını dağıtma vaktine geç kalmamak için… Tereddüt etmeden devam edebilmeyi anlatmak gerek “iç dünyamızın” hatırı sayılır tanıklıklarına. “Dışarıdaki dünyamız”da gece çoktan bitti. Tan ağarıyor. Şüpheye mahal yok bir coğrafyada. İşte teati vakti!
Beyaz bayrak çekmek yerine, hayallerini temize çekme vakti. O teslim bayrağını söküp var gücümüzle, inancın burcuna taze fidanlar dikme mevsimi. Çetin kışları sabrı ile en güzel şekilde neticelendiren, çiçeklendiren baharların devri. Bu çalkantılı zamanların muadili yok belki. Yarının muammasına ümitler biriktirmeye ikna eder yine de yeryüzünün çatlaklarını onaran bir şiir; şairler şehri Kahramanmaraş’ımızın, 7 Güzel Adam’ın, erdemli şairi Erdem Bayazıt’ın o güzide şiirinin başlığında da söylediği gibi: “Birazdan Gün Doğacak”
“Beton duvarlar içinde bir çiçek açtı / Siz kahramanısınız çelik dişliler arasında / Direnen insanlığın
Saçlarınız ıstırap denizinde bir tutam başak / Elleriniz kök salmış ağacıdır zamana / O inanmışlar çağının.”
Şimdi bize düşen şüpheli günler teatisini, ümitli anlar telafisi yapabilmeye niyet etmek. Hem de ayların en güzelinde. Bu Ramazan’da takas edelim hüzünleri neşeyle, karanlığı aydınlıkla, nefesimizin kesilmelerini gönle ferahlık veren anlarla, kuşkularımızı da eminliklerle; o inanmışlar çağını selamlayarak niyet edelim. Hayat özene bezene kendinden kendini çıkarmak gibi çünkü. Her yaşanmışlığından kendine pay çıkarmak gibi. Hiçliği talim ederken hep var olmak gibi…
Ümidimizi keselim öyleyse, ümit kesmekten…