Kıymet bilmek bu kadar zor mu? Teşekkür etmek birine ve şükretmek Rabbimize…
İnsan tek başına yaşayan bir varlık değildir, insanlar içinde, toplumda birlikte yaşar. Hayatın sürdürülebilmesinin ana unsurlarından biridir bu. Yalnız başına sürdürülebilen bir hayatın henüz yaşanılabilir çağına gelmedik. Bu teknolojik ilerlemenin toplum dediğimiz olguyu bireysel olarak insanın tek başına yaşayabileceği bir çağa getirir mi, bilmem. Biz ve bizim kuşak ve belki birkaç kuşak bunu görür mü çok umutlu değilim, daha ilerisi için yorum yapacak öngörüye ve yeterliliğe de ne yazık ki sahip değilim. Şimdilik böylesi bir şey bana göre muhal…
Öyleyse birlikte yaşayacağız, fert fert ayrı olsak da aile olarak, komşu olarak, iş arkadaşı olarak, aynı ortamda bulunan paydaşlar olarak birlikte yaşayacağız. Toplum olmanın aile olmanın bir gereği bu… Ve toplum olmanın hüküm sürdüğü bir çağdayız. O halde birlikte yaşamanın gereği ve belki de temel taşlarından biri olan insan ilişkilerinde “insanî” olarak davranmanın gereği bu. “İnsanî” olmanın temel ilkelerinden biri de hiç şüphesiz ki kendi konfor ve özgürlük alanımız kadar herkesin konfor ve özgürlük alanının olduğu bilinciyle hâl ve hareketlerimizi tanzim etmektir.
Birlikte olmak, birbirimize değer vermekten geçer; zira değer verdiğimiz kadar değer görürüz. İnsana değer vermek yaşam kalitesini moral açısından hoşluk ve huzura sürekler. Kırıp dökerek, birbirimizi her ne sebeple olursa olsun inciterek, her hangi bir nedenle kendimizi önceleyerek bir tavır sergilemek keseri kendimizden yana yontmak demektir. Başkasını düşünmemek, hakkını hukukunu göz ardı etmek, kendimize kısa vadede avantaj veya kazanç sağlasa da diğer tarafta tahmin edemeyeceğimiz yaralar açar, kapanmayacak izler bırakabilir. O izler zamanla ilişkileri zedeleyecek ve telafisi mümkün olmayan setlerin yükselmesine, araya buz dağlarının konulmasına ve sonuçta herkesin olumsuz etkileneceği akıbetlere doğru sürükler insanları.
Hâlbuki nezaket ve zarafetin samimi bir duyarlılıkla karşı tarafa hissettirilmesi, güvenin, sıcaklığın ve dostluğun başlamasına, güçlenmesine ve insanların birbirinin ruh dünyasının moral gücünü artırmasına sebep olur. Birine teşekkür etmek, sadece o kişiye duyduğumuz minnettarlığı ifade etmekle kalmaz, aynı zamanda kalbimizdeki samimiyeti, sevgiyi ve saygıyı da bir dile getiriş şeklidir. Teşekkür etmek, aslında insana insana bir bağ kurar, o bağı kuvvetlendirir ve duygusal bir derinlik oluşturur. Kimi zaman basit bir yardım, kimi zaman bir gülüş ya da bir dokunuş, insanın yüreğini ısıtabilir. Bu durum her iki tarafında hayat konforunu ve ruh sağlığını olumlu yönde etkiler. Belki tüm bunlar yapılan bir hareket karşısında söyleyebileceğimiz sadece iki sözcüklü bir ifadeyi terennüm etmemizle başlayacak denli kolaydır. İnsan gördüğü bir iyilik, kendisine yapılan sıradan bir jest karşısında telaffuz edeceği içten bir ifadedir o kadar…
Teşekkür etmek kıymet bilmenin anlık tezahürüdür. Olumlu ve samimi olarak verilen insanî bir tavırdır. Karşındaki kişiye, yaptığı hareketin önemsediğini ve beğenildiğini gösteren bir karşılık veriştir. İnsanca duruşunun ifade tarzının özel biçimi olan teşekkür bir tebessümle memnun oluşun yansıtılması biçiminde de tezahür edebilir, bir hediye vererek gönül almanın ve duyulan saygı ve sevginin nesnel şekliyle de gösterilebilir.
Her bireyin yapması mümkün olan bu duruş ve tavır, ne yazık ki insan ilişkilerinde her zaman istenilen düzeyde olmayabiliyor. Bir art niyet olmaksızın insanlar bunu ihmal ediyor, önemsemiyor veya alışkanlık haline getiremediği için gerektiği yerde gösteremiyor olabilir. Ya da daha yararlı veya zor durumda iken yapılan bir desteğe karşı yapılması gerektiğini düşünülerek yapmıyor olabilir. Nedeni her ne olursa olsun yani ister işin basitliği, ister alışkanlık haline getirilemediğinde teşekkür etmemek, insani yaklaşım ve duyarlılığı muhakkak ki zedeler. Ancak bunun dışında eğer kıskançlıklığın veya çekememezliğin getirdiği bir tepki sonucu olarak teşekkür edilmiyorsa bu insan ilişkilerinde sürdürülebilir samimi diyalogu muhakkak ki zedeler.
Teşekkür etmek bir erdemdir çünkü sadece karşımızdaki kişiyi mutlu etmekle kalmaz, aynı zamanda kendi iç huzurumuzu da pekiştirir. Minnettar olmak, hayatın her anına şükretmek, insanın kendisini daha iyi hissetmesine ve dünyaya daha pozitif bakmasına yardımcı olur. Teşekkür etmek, aslında yaşamı kutlamaktır. Küçük bir jest, bir kelime ya da sadece bir bakış, birinin hayatına dokunmak için yeterlidir. Bu dokunuş, bazen bir teşekkürle anlam kazanır.
Teşekkür etmek sadece bir söz değil, bir duygudur, bir yaşam biçimidir. Kısacası insanın içindeki iyiliği karşısındakine yansıtması, ona değer vermesi ve bu değerleri hissettirmesidir.