Her gün zekâtını veriyor ömür, hem de hiç aksatmadan. Kesenin içinde çil çil 24 saat! Şükür ki azalmaktan mana artmak! Öyle ya; dünyanın en güçlü, en ihtişamlı ve hatta en ulvi karşı konulamayan teslimiyeti: “ölüm” var. Sonluluğunu ve acziyetini kabullenişin vergisi; çünkü bütün randevuların en önemlisi olan topraktan yaratılanın yine toprak ile buluşması var. Yaşama böylesine bir dipnot düşme gereği ve gerçeğiyle, ölmeye hayat vadeden bir gaye ile tazelenecektir her dem, insan.
“Ve zaman döne döne / Gelmişti başlangıç noktasına / İlk yaratılış düğümüne” diyerek, 7 Güzel Adamdan Erdem Beyazıt ile sözün mührünü çözelim. Ölüm Risalesi bize versin öğütlerin en ölümsüzünü: “Sonra bir mezarlıkta / Bir çukurun başında / Bir kapının ağzında / Herkes susar / Konuşur ölüm/… Biliyorum yaklaşıyoruz her an / Biliyorum oruçlu doğar insan / Ölümün iftar sofrasına!…”
Bitimlerin başlangıçlarla ağız birliği ettiği devriâlemde “Her bir şehri yüz defa mezaristana boşaltan ölüm, elbette hayattan ziyade bir istediği var.” sözünü aldım karşıma; yanında zihnimi dakikalarca oyalayan manidar bir fotoğraf dikkatimi çekti. Oldukça yaşlı bir dede bastonuyla ve taşımaktan yüksünmediği kamburuyla bir mezarlığın yanından başı önünde tevazuyla ve usul usul yürüyor; takati değil de acelesi yok sanki yeni başlangıçlara! Tarihlerden 15 Haziran 2021. Şu nameleri fısıldıyor kalemim; hayat ile ölüm arasında keskin bir çizgiden ibaret olan o fotoğrafa:
Betonarme Adlar
Devasa bir mıknatıs dünyanın topraktan elleri,
Gücü tükendiğinde insan kamburunu teslim eder
Avucuna bırakır sırtlandığı o yumruyu, çekimin ısrarcı
Karıncalanmış, şefkatli ve pamuktan ellerine.
Yaşama sevinci denilen tükenmeyen ısrarının
Boşunalığına asılır; göğsüne, yasın nişanesi.
Bir kâğıt tutuşturulur yakasına hezeyanların,
Sloganik bir fotoğrafla gözyaşları uğurlar.
Merasimlerin yası başlar ve başlar üstünde,
Son söz hakkı gibi betonarme adlar!
Kurtarın benim ismimi der gibidir tüm çukurlar,
İki kutbun savaşında, yerle gök arasında
Başlar verir insanoğlu toprağın zaferine.
Ne bir ses ne seda; tebriklerin kabulü ellerinde.
Yalnızca sükûnetinin merhametli zemininde
Birer nasır gibi ve hiçbir merhemle
İflah olmamakla kalakalmıştır mezarlar.
Birer mısra gibi kelime kelime kazarlar kabirleri,
Tahsilatı yapılmış derinliğin tabirlerine,
Fiiliyattan yoksun bir beklemek miras kalmıştır
Tâ ki kendisini azat edene dek o sımsıkı el…