Dün ne yazacağıma karar vermeye çalışırken, sağolsun imdadımıza Meclis Eski Başkanı ve bir dönem Türk siyasetinde Milli Görüş etiketiyle nam salan, Ak Parti’nin kurucu akıl hocalarından olan, Sayın Bülent Arınç yetişti. Demokrasi adına tarihe not düştü dersek yalan olmaz.
Konuşmasının tamamını daha sonra dinlediğimde, çokta haksız olmadığını ve bir çok noktada katıldığımı peşinen beyan edeyim.
Belki eleştirilecek, yanına yöresine eklenecek eksiği noksanı vardır, muhakkak ki vardır. Hepsine katılmak mümkün değil belki.
Ama söylediği tek bir cümle, bütün gerçekliği tüm yalınlığı ile ifşa ediyordu.
“Besleme yazarlar, gazeteciler ile bu iş olmuyor. Keşke ekranlara hiç çıkmasalar, daha çok yararları olacak. Millet öfke kusarken, bunların pişkin pişkin, yılışık, ikircikli, üsten bakan, hiçbir veri ve altyapı edinmemiş, alaycı tavırları karşısında, vatandaş bunlara değil de, bunları oraya buraya gönderenlerine, gitmelerine, yayınlara çıkmalarına izin verenlerine diş bilemelerine neden oluyor.” Mealine yazılacak çok şey söyledi.
Bu arada,kaç yıldır söylüyorum, söylemeye de devam edeyim.Benim hem siyasal iletişimci, hem medya iletişimcisi olarak tespitim, Ak Parti PR’ı son 5-6 yılda iyice bitip tükenme noktasına geldiği.
Özellikle bu PR’ı ekranlarda sunmaya çalışan o isimlerin, halkta karşılığı olmayan çıkışları, pazarcı siyaseti, sokak jargonu sözlerı, küçük Amerika benzetmeleri. Bunlar Türk sinemasının siyah beyaz yıllarında kaldı, geçiniz bu ayakları. Değil Z kuşağı, sayısal evrenin tüm simge ve sembolerine sıra gelse, yine karşılık bulamayacaktır, bu şaklabanist tavırlarınız.
Düşünün ki, parti adına PR yapacak şahıs çıkıyor ekrana, entelektüel bilgi birikim yok, eline bir kitap alıp okumamış, ağzında sakızvari bir şeyler, dolanıp, eveleyip geveleyip duruyor.Karşısında ki de en az kendisi kadar boş olmasına rağmen, ezilip duruyor, karşılık veremiyor, paça sıkışınca “Haddinizi bileceksiniz, efendi, yıllarca bu ülke insanı zulüm gördü, bayrak ezan, dış güçler” hikayesi anlatmaya başlayınca, diyorsunuz ki; “Boş adam boş”
Çünkü bu tiplerin hepsi aynı klişeden besleniyor, beyin çapları ancak, bir karınca deliğinin ağzı kadar.
Ama nedense, o bazı boş adamlar, bir kısım başta belediyelerin, organizasyonların, bütçelerince besleniyor, biliyorsunuz bunu. İktidar muhalefet ayırmadan söylüyorum, küçük ortak, büyük paydaş falan da demiyorum. Hepsi aynı çizgiden yürüyor. Ve acıdır ki, o yürüdükleri çizginin sonu, sonu dökülmekle okyanusta kaybolmaya mahkum bir dere.
İşte o zaman diyorum ki, bile isteye bu partiye zarar veriyorlar, lamı cimi yok. Benim okuduğum siyaset romanının, sade arka yüzüne bakmış birisi de bunların boş olduğunu anlayabilecek kadar, bilgi ve birikime sahiptir, en azından sahip olmalıdır. Yoksa ne diye o makamlara getirilsin ki? Değil mi?
Adı sanı ne olursa olsun, ister gazeteci, ister yazar çizer, ister hukukçu. Boş insanlarla bu kase dolmuyor, farkında değil misiniz?
Şunun şurasında ne kaldı seçimlere, bir yıl ya var ya yok. Erken mi olur, sonra mı bilemem, ama erken olacak gibi gözüküyor, son kararı hukuk verecek gibi. Ne olursa olsun, siyasal zemini bir kayganlık, siyasi yönelimi ise ciddi bir eksen kayması bekliyor.
Hadi size bir soru sorayım, önümüzde ki dönem cumhurbaşkanını kim belirleyecek?
- Cumhur İttifakı b) Millet İttifakı c) Hukuk d) Halk e) Hiçbirisi f)Hepsi
Bu şıkların her biri bir diğerinden farksız aslında. Gerçi önümüzde zamanımız çok, kısmet olursa bol bol yazarız, bol bol söyleriz.
Güya demokrasi anlatacaktım size değil mi, demokrasi tarihimizden, demokrasi sınavımızdan örnekler verecektim. Lafı nasıl ve nereye getirdim, gördünüz mü?
İşte ekranlara çıkartılan bu, kerameti kendinden menkul zevatın halka sunduğu manzarada bu işte. Boş işte boş..
Sağlıcakla kalın.