Geçmişte Ortadoğu’da sınırları cetvelle çizenler, etnik ve mezhepsel farklılıklara göre nüfusları dengelerken o kadarda üstünkörü davranmadı. Bir devleti yıkmanın en kolay yolu o devletin başına, o devleti oluşturan halkın genel inancına ters liderler yerleştirmektir. Ortadoğu’yu şekillendirenler tamda böyle yaptılar. Nüfusunun büyük bir bölümü Şii’lerden oluşan Irak’ın başına Sünni olan Saddam’ı, nüfusunun büyük bölümü Sünni Müslümanlardan oluşan Suriye’nin başına ise Şii olan Esat ilesini yerleştirdiler. Irak’ta yıllarca Saddam Şii’lere, Suriye’de ise Esat ailesi yıllarca Sünnilere zulmetti. Bu zıtlıkla ortaya çıkan çatışmalar halkta huzur, yönetimde ise adaletin hep önüne geçti. Baskıcı ve dikta bir yönetim söz konusu oldu. Buda her iki ülke için dağılmayı kaçınılmaz kıldı.
Suriye’de Şii nüfusun Sunni nüfusa oranla oldukça azdır. Şii nüfus içerisinde ağırlık ise Nusayridir. Esat ailesi de Nusayri’dir. Nusayri’ler Arap Alevileri olarak bilinir. Kur’an’ı temel aldıklarını iddia etseler de Galiyye ve Bâtinîlik üzerine kurulu bir inanç sistemleri vardır. Kur-an i kerim ile çelişen bir yaşantıları söz konusudur. Örneğin alkollü içecek tüketimini haram saymazlar, reenkarnasyona inanırlar. Bunlar gibi birçok İslam ile çelişen özellikleri daha son Hristiyanlık ile benzerlikler gösterir.
Ortadoğu’da İsrail’in fitilini ateşlediği büyük savaşta İsrail her ne kadar Türkiye ‘yi düşman olarak görmediğini belirtse de İsrail’in uzun vadeli planları göz önüne alındığında en büyük hedefinin Türkiye olduğunu görmemek körlük olur. Vekâlet savaşlarının popüler olduğu günümüzde İsrail, dostane mesajlar verirken el altından PKK’yı güçlendirip, PKK üzerinden ülkemizi zayıflatma yolunu seçti. Önceki yazılarımda belirttiğim gibi sayın MHP genel başkanı Devlet Bahçeli’nin bu oyunu görüp yapmış olduğu çıkış, siyasi intihar olarak nitelendirilse de son derece mantıklı ve stratejik bir çıkıştı.
Ülkemizin atması gereken diğer en önemli adım ise İsrail’in desteği ile Suriye’de otorite haline gelen PKK’yı, bize ciddi bir cephe haline gelmeden, küçükken başını ezmekti. Türkiye’de bugün Suriye’de bunu yapıyor. İsrail’in bize karşı güçlendirmek istediği PKK’yı adeta bir sinek gibi eziyor. 1. Dünya savaşı sonrası gasp edilen Türk yurtlarında yeniden Türk bayrağı dalgalanıyor. Bu bir işgal değildir, bu vatan savunması için atılması gereken önemli bir adımdır. Ayrıca gasp edilen yurtlarımızda bir asırdan uzun bir zamandır süre gelen adaletsizlik ve zulmün sona erdirilerek o topraklarda Türk’ ün adaletinin yeniden hüküm kılınmasını sağlamaktır.
Bugün Suriye’de 61 yıl sonra Esat ailesinin yönetimi son buldu. Beşar Esat ülkesini terk etmek zorunda kaldı. ABD ve İsrail’in desteği ile bölgede otorite olma çabasındaki PKK’nın da sonu geliyor. Kimi çevreler yaşanan bu süreci ABD ve İsrail’in planladığını söylüyor. Bu düşünce çok büyük körlük, ahmaklık ve ezikliktir. Bu ifadeleri milliyetçi geçinenlerden duymak ise son derece üzüntü vericidir. Büyük Türk devletinin gücü ve kararlılığından şüphe duyan bu zihniyetlerin inanç ve Türklük şuurlarını sorgulamaları gerekir.
Neticede, bir asırdan uzun bir süre sonra Türk yurtlarında yeniden Türk bayrağı dalgalanıyor. Bu bölgeye dönecek ülkemizdeki; Türkçe bilen, Türkiye’nin idari yapısını çözmüş, Türkçe eğitim görmüş göçmenler yeni başlangıç oluşturacak. Bir asırdan uzun bir süredir öz yurtlarında ötekileştirilen Suriyeli Müslüman sünni halk ve Türk soydaşlarımız özgürlüklerine kavuşmuş olacak.