ZAMAN MI KÖTÜ BİZ Mİ ÇOK İYİYİZ!
ZAMAN KÖTÜ BİZ DE KÖTÜYÜZ!
HAKAN
“Bir kimse senden emin değilse, sen de ondan emin olma” Hz. Ali (r.a.) böyle nasihat eder.
Öyle davran ki, senin iraden kendini bir kanun koyucu gibi hissetsin.
Öyle davran ki, bu davranış yanında insanlığı bir araç değil bir amaç olarak göresin.
Öyle davran ki, senin iradenin bir kanun gibi genel geçerliliği olsun.
İnsana güvenmeyeceksin de kime güveneceksin!
İnsan olmanın erdemi de bu değil midir?
Çağımız ruhları kirlenmiş, düşünceleri paslanmış, yürekleri taşlaşmış insanlarla sıkça yüzleşmemizi sağlıyor.
İçlerinde putlaştırdıkları tabularını yıkmak ne yaparsanız yapın mümkün olmuyor!
Dost, arkadaş hatta kardeş gibi gördüğün insanlar gerçek yüzlerini gösterdiği anda inşa etmeye çalıştığınız o büyük bina çöküyor, yıllardır güven, saygı ve sevgi temelinde geliştirdiğiniz mabediniz yok oluyor gidiyor. O yıkıntıların içinde debelenip duruyorsunuz!
Zaman mı çok kötü biz mi çok iyiyiz?
İşte sürekli sorulması gereken soru bu olsa gerek.
Evet, zaman kötü ama biz de kötüyüz!
Biraz kör, biraz da sağırız!
Zamanın kötü olması için elimizden geleni yapıyoruz.
Mesela Truman diyor ki;
“Tilki kümesi iyi tanıyor diye bekçi yapılır mı?”
Kötü bir zeminin üstüne bina dikmeye çalışsan, bina yıkılmaz mı?
Bazen gözlerimi kapatıyor ve kendi kendimle konuşuyorum.
Bir insan kendisine kapılarını açan dost ve arkadaşına nasıl kazık atabilir ki?
İnsanın fıtratında aldatmak ve aldanmak elbette var.
Şeytan zaten bunun için görevde!
Ama ya insan kendi ruhunda şeytan oluyor ve ruhunu şeytanlaştırıyorsa?
İşte burası dönüm noktasıdır belki de hayatın!
Tam da burayı irdelemek gerekmez mi?
Tilki ve kümes hikâyesi gibi!
Tilki’ye tavukları teslim etmek?
Bedeni olan ama ruhu olmayan, beyni olan ama içinde onur şeref ve haysiyet gibi kavramlar bulunmayan mahlûklara ne denilebilir ki?
Şeref varlığın şerefsizlik ise yokluğun adı değil midir?
Ahlak, onur, haysiyet, şeref gibi!
Aslında bu kavramların kelime olarak çok güzel anlamları olsa da bir insanın şahsında toplandığı zaman tek bir anlam ifade ederler. “Kul” olmuş insan.
Yani,”Teslimiyet!”
Ne güzel bir sözdür o!
Seni yaratana teslim olmak ve kul olarak O’nun istediklerini yerine getirmek!
Özde “eline”, “beline”, “diline” sahip olmak!
Hacı Bektaş Veli’nin bir sözüdür ve bu söz bektaşiliğin de özüdür.
Hayatın bütün safhalarını ne güzel de özetlemiştir büyük veli.
Ama bunlar bir insanda yoksa işte onlar yok olmuş insanlardır!
İnsanların ekmeğine göz dikmek!
Kutsalına dil uzatmak!
Namusuna kem gözle bakmak!
Vurmak, kırmak,parçalamak veya öldürmek!
Ancak ve ancak “ALÇAKLARIN” yapacağı iş değil midir?
ALÇAK!
Kelime anlamı nedir?
Bile bile en kötü, en ahlaksızca davranışlarda bulunan, aşağılık, soysuz, namert, rezil, hain!
Buraya onlarca kelime daha eklemek mümkündür?
Bugün hayatın içinden küçük bir deneme yazısı yazmak, yaşadığımız günlerin stresinden uzaklaşmak istedim!
Hepimizin etrafında yukarıda sıraladığım tarza sözüm ona insanlar, sözüm ona adamlar olacaktır!
Çünkü hayat insana çok şey öğretecektir!
En büyük öğretici yaşadığın 24 saat içerisinde ki gelişmeler değil midir?
En iyi öğretmen de o’dur!
Oysa,
Zamanı geriye çeviremezsin ama yaşadıklarından ders almasını da bilmelisin!
En büyük karne huzuru mahşere götüreceğin karnedir. O karnede ki notların önemlidir. Yalan ve riyakarlık üzerine kurulmuş bir sistemin içinden güzel bir karne çıkartmak! İşte bu en büyük erdemdir.
Ya notlarımız zayıf olursa, manevi hayatımızda sınıfta kalırsak?
Dünya kadar malın olsa, mülkün olsa seni kurtarabilir mi? Ancak kendini kandırmaz mısın?
İnancımız der ki, ” Kalbi Allah’a yöneltip, dünyaya veda ederek namaz kılın.”
Kalbi Allah’a yönetmek.
Namaz kılarken dünya’ya veda etmek.
Ne kadar muhteşem sözler.
Kazanacağın parayı, malını mülkünü unutmak, bütünü ile kendinden arınmak, hepsini serdiğin seccadenin dışında bırakmak, kendine huzur dolu bir alan oluşturmak yani “teslim” olmak.
Demezler mi tecrübe yenilmiş kazıkların bileşkesidir!
Her yaş bir tecrübe getirir!
O tecrübeler üst üste konularak insan olgunlaşır, olgunlaşma teslimiyeti getirir.
Bu teslimiyet elbette ki kula kulluk etmek için değildir.
Bence bu yazıyı şöyle tamamlamak gerekir?
Öykü ve Roman yazarı, Gabriel Garcıa Marquez diyor ki?
“Her zaman seni üzecek birileri olacaktır yapman gereken insanlara güvenmeye devam etmek kime iki defa güveneceğine daha fazla dikkat etmektir ”
Ne dersiniz ?
Olabilir mi?