Dünya coğrafyasında diliyle, kültürüyle, töresiyse var olabilmeyi başarmış en kadim milletlerden birisi Türk milletidir. Yakın bir tarihe kadar milattan önce 500’lü yıllara kadar varlığı kanıtlanan bu asil milletin geçmişi, Göbekli tepe gibi arkeolojik çalışmalar ve buluntular ile neredeyse tespit edilen insanlık tarihinin başlangıcına kadar, bizim inancımıza göre Hazreti Nuh’un oğlu Yafes’in oğullarından Türk’e kadar uzanmaktadır.
Türk dünya coğrafyasında var olduğu sürece, İbrani dinlerinden bile daha önce tevhit inancını yaşamış, yeryüzünde Allah’a kılıç olmuş bir millettir. İslam ile şereflenmiş ve asırlarca İslam’ın şerefini korumuştur. Türk, cesareti ve imanıyla zalimlere korku ve mazluma ise umut olmuştur. Her zaman, Allah’ın nizamını aleme yaymak için Allah davasının en gözü pek savaşçısı olmuştur. ‘Her Türk asker doğar’ sözünden anlaşılacağı gibi Türkler Allah yolunda savaşçı bir millettir. İsrail oğulları ise haktan ve adaletten uzak, Allah’ın rızasını kaybetmiş, Allah tarafından lanetlenmiş, peygamberleri öldürmüş, defalarca Allah’a verdikleri sözlerden dönmüş alçak ve korkak bir millettir. Gelecekte kendilerini yok edebilecekleri ihtimalinin verdiği korkuyla bebekleri bile katledebilecek kadar gözü dönmüş, merhametsiz bir toplumdur.
3. Dünya savaşının arifesinde olduğumuz şu günlerde Türkiye –İsrail ilişkileri hiç bir zaman olmadığı kadar bozuldu. Öyle ki Türkiye ile İsrail arasındaki savaş senaryoları yüksek sesle seslendirilmeye başlandı. Her iki ülke olası bir savaş için hazırlıkları ve karşılıklı diplomatik mesajları iletmeye başladı. Aslında Türkiye, İsrail’in sapkın inançlarından kaynaklı olarak bir gün İsrail ile karşı karşıya geleceğinin bilincindeydi. Bu karşılaşmada elimizi zayıflatacak tüm etkenler son 15 yıl içerisinde bertaraf edildi. İçerideki hainler ve sistemleri tek tek çökertildi. Yerli ve milli savunma sistemlerimiz geliştirildi. Türkiye, Suriye üzerindeki etkisiyle potansiyel savaş coğrafyasını oldukça Güneye taşıyarak adeta İsrail ile komşu oldu.
Son günlerde Türkiye’nin ulaştığı askeri teknolojiyi test etmek isteyen İsrail Suriye’ye küçük çaplı hava saldırıları düzenledi. Bunun farkında olan Türkiye İsrail’in merakını giderken için, aynı zamanda yerli ve milli hava savunma sisteminin lansmani için sistemi Suriye’de konuşlandırdı. Ancak İsrail’in göreceği sadece bununla kalmayacaktır.
Türk Silahlı Kuvvetleri NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahiptir. Gerek insan gücü, gerek teknolojik altyapısı, gerekse savaş tecrübesi açısından Türkiye, konvansiyonel savaş kapasitesi oldukça yüksek bir ülkedir.
İsrail ise yüksek teknolojiye dayalı savunma sistemleri, hava kuvvetleri ve istihbarat kapasitesi ile öne çıksa da insan gücü olarak Dünyanın en zayıf ordularından birisine sahiptir. Yarıcı kadınlardan oluşan ordu, yerle bir edilmiş olmasına rağmen, silahsız Gazze halkının bile karşısına çıkamamıştır. Gazze’nin işgali, savunmasız halka karşı ağırlıklı hava saldırılarıyla sağlanmak istenmektedir.
Olası bir Türkiye-İsrail savaşı elbette sadece iki ülke arasında kalmayacaktır. Dünyada artan İsrail karşıtlığı, Yahudilere yönelik artan nefret uluslararası ilişkilerde de göze çarpmakta. İsrail’in yanında yer alacak tek ülke ABD olarak göze çarparken Pakistan, Rusya, Türk Cumhuriyetleri, İspanya gibi bir çok dünya ülkesinin Türkiye’den yara taraf olacağı aşıklardır. Bu göz önüne alındığında, Türkiye karşısında ABD’nin İsrail’e destek verip vermeyeceğinden bile tartışılabilir.
Türk halkı, tarih boyunca adaletsizliğe karşı duruşuyla tanınmıştır. Dünya genelinde yükselen adaletsizlik ve mazlum halklara yönelik zulümler, halkın vicdanında derin yaralar açmaktadır. Bu vicdani duruş bu kez barışçıl yollarla çözüm arayışının ötesine geçmiştir.
Allah yolunda ve zalime karşı verilen her savaş Türk’ün düğünüdür. Bu yolda ölmek ise Türk için elde edilebilecek ödüllerin en büyüğüdür. Zalime ve zulme karşı Allah yolunda savaşan ve bu yolda ölümü kucaklamaya hazır bir milletin karşısında dünyanın hiçbir sermayesi, bilgisi, teknolojisi, lobisi duramaz ve duramayacak.