reklam
reklam
DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

Âşık mı padişah mı olmak

Yayınlanma Tarihi : Google News
Âşık mı padişah mı olmak

Fatih Sultan Mehmet fikir ve sanat dünyasının önemli kişilerinde biridir. Derler ki, “Türk milletinin çobanından padişahına kadar şairdir.”  İşte o padişahlardan biri de Fatih Sultan Mehmet’tir.

Şiirlerinde Avnî imzasını kullanan Fatih, her zaman ince alçak gönüllü, sıcak ve içtendir. Kuvvetli bir lirizmle bizi sarıp kendisine hayran eder.

  Aşıka dünya-ü can terkeylemek âsânolur

  Lîk cânân terkini etmek gelübdür cânagüç..

  diyen Fatih’e göre candan vazgeçmek kolaydır ama, sevgiliyi terk etmek mümkün değildir.

  “Benim sen Şâhmehrûya kul olmak iledir fahrum

  Gedayı dilber olmak yeğ cihânınpâdişasından,” diyor.

  “Sen ay yüzlüye, kul olmakla öğünüyorum. Sevgilinin kapısına fakir bir âşık olarak gönül bağlayıp kalmak, cihana padişah olmaktan daha iyidir.” Bunu söyleyen Fatih Sultan Mehmet gibi bir padişah, ünü dünyayı tutmuş, olağanüstü bir yaratılışta hükümdardır.

  Hepiniz bilirsiniz ki, aşk güzeldir. Güzelliğiyle birlikte, başlara belâdır. Âşığın duygularını ayna olur da şair hazin hazinyansıtır. Fatih de şairlik geleneğine uyarak “ahlar, eyvahlar”  etmiştir.

  “Giydirir cânına zevk ile safâ hullelerin

  Her kim ol sîm teni bir gece uryaneyler.”

  Günümüz Türkçe’si ile “Kim o gümüş tenliyi bir gece soyacak, olursa kendi canına zevk ve sefa elbisesini giymiş olur!” diyen Fatih, istediğini istediği zaman halvetine getirecek güçte olmasına rağmen, zora dayanan bir aşktan yana değildir.

  Fatih’in şiirlerinde; daha fetihten önce, Bizans surlarının arkasında varlığını hayal ettiği, sonradan kaşına gözüne methiyeler yazdığı yabancı dinden, yabancı dilden dilberler vardır. Beyoğlu güzeli için bir gün kendi kendine; “Sen İstanbul şahısın, o da Kalata şahıdır!” demişti. Onun gönlünü dolduran yine de Türk güzelleri olmuştur. Bir şiirinde “Gör ol Türk-i hatâi nûr kılmış câmısahbayı” der ki, gönül ülkesini, Türk güzelinin nasıl yağmaladığını anlatır.

  Fatih’in kuvvetli bir şair olduğu söylenebilir. Zamanla dil eskiyor, nazım şekilleri pörsüyor, düşünceler, inanışlar parlaklığını kaybediyor. . Ama içten duygulardır ki dip diri duruyor, Fatih’in işte bu içten duyguları gibi :

  Kime yâr olam cihân içinde yârum var iken

  Kime kul olam o şâhtâçdarum var iken

 

  Hâr-ü has neşvnemâ bulur bakâıirince âh

  Ben hazan-ı hecre düşdüm nev-baharım var iken

  Bülbül-ü gül işi nâz ile niyâz illa benüm

  Hasılım dağ-ı cefâdur lâlezârum var iken..

 

  İntisâbum hidmetüm bi rağbet oldu âkıbet

  Hâr-u zâr oldum âziz-ü-kâmkârum var iken,

 

  Leşker-i gam şâhâşka nice bulsun dest-res

  AVNİ’yâ meyhane gibi bir hisarum var iken.

  Fatih burada ağlayan bir gönül, yalvaran bir ruhu terennüm ediyor. Sevmek, gerçeklerden ayrılmak, bir hayal dünyası içinde, küçüle küçüle yok olmak demektir. Dünyayı emrine alan koca hükümdar, sevgilisinden şikâyet ediyor, ümitsizliğini bildiriyor. Fatih, dünyayı fethe çıkan hükümdar değildir. Aşk dünyasında Onun çelikten iradesinin hükmü yoktur…

Fatih’in en büyük ve en parıltılı zafer tacını hazırlayan onun fetih kılıcının ışıkları şiirlerinde yoktur. O yalnızca ince ruhlu bir insandır.

Yukarıda da sözünü ettiğimiz gibi Büyük Fetih’in üzerinden 571 yıl geçti. Bugün neredeyiz ve Fatih’in gücünden, kişiliğinden alınacak bir ders var mıdır?

Fatih Sultan Mehmed henüz yirmi üç yaşlarındadır. Tarihin bir çağını kapamış, bir çağını açmıştır. Bugün yirmi üç yaşındaki oğullarımızın kızlarımızın fethedeceği bir başka İstanbul yoktur. Ama, insanlık, bilimde ve sanatta nice fetihlere muhtaç ve gebedir.

YORUM YAP