reklam
reklam
DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

Bağımsızlığın Dikenli Telleri

Yayınlanma Tarihi : Google News
Bağımsızlığın Dikenli Telleri

Ben yedi yaşında bir çocuğum. Okula yeni başladım. Birinci sınıftayım. Sabahları okula giderken silahlı askerlerin sürekli önümü kesip çantamı aramalarından çok sıkıldım. Ben de üçüncü sınıfa gidiyorum. Ben okuldayken evimiz yıkılır korkusuyla ders dinleyemiyorum, aklım hep evimizde ve ailemde. Benim memleketimde sürekli elektrikler gidiyor; ödevlerimi çoğunlukla mum ışığında yapıyorum. Temiz içme sularına da çok zor ulaşıyoruz. Kıt kanaat ulaşabildiğimiz içme sularımıza atık sular karıştırılıyor. Sıra arkadaşım daha dün şehit oldu. Bizim üst sınıflardan 12 yaşındaki bir abiyi tutuklamışlar, sorgusuz sualsiz. Bizim için sıradandır buralarda, çocuklar bile doğduğunda mahkûmdur, suçludur. Çok iyi bir abiydi, ne yapmış olabilirdi ki o kocaman, eli silahlı askerlere…  Ben de şehrimin en büyük okullarından birinde öğretmenim. Bir havan topuyla yıkıldıktan sonra, tekrar inşa edildi edilmesine okulumuz ama bugün de ses bombaları nezaretinde evlatlarım bildiğim öğrencilerimin travmalarına pansuman olamamanın acıyasıyla öğretmem gereken birincil vasfın her şeye rağmen umut olduğunu hatırlattım kendime yine. Ben korkmuyorum silahlarından, ölmekten. Biz korkmuyoruz aslında o askerlerden. Biz yalnızca sevdiklerimizden ayrı kalmaktan korkuyoruz, onların hasretiyle yaşamaya tahammül edememekten korkuyoruz.

Ben çiftçi, yaşlı bir kadınım. Dünyanın en zengin şehirlerinden birinde, en ağır vergileri ödeyemeye mahkûm edilmiş, dünyanın en fakir halklarından birinin mensubuyum. Tek geçim kaynağım olan zeytinliklerimi kestiler eli silahlı askerler. Benim gibi birçok çiftçinin bağlarını da talan ettiler. Ellerimi açtım semaya çaresiz. Ağaçların ne günahı var diyerek feryat ettim, siper ettim kendimi. Benim de 3 çocuğumun rızkı olan zeytin hasadımı pazarda satmaya çalışırken, postallarıyla askerler yerle bir ettiler. Zeytinleri toplarken bir bir yerlerden,  elinden hiçbir şey gelmeyen bir baba olarak,  ağladığımı gizlemek için başım önümde, “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!” diye tekrarladım sürekli, gönlüm yatışsın diye.

Ya benim önlüğüm, kana bulanan… Benim için izzet ve şeref saydığım gönüllü hemşire olarak yardım ettiğim kardeşlerimin kanından bahsetmiyorum. Ben askerlerin gerçek kurşunlarla ateş ettiği savunmasız ve silahsız bir kardeşimi tedavi ederken, gözü dönmüş o askerlerin beni de vurarak şehit ettikleri ve önlüğümde artık kendi kanımı seyrettiğim o anı kastediyorum. “İşte kızımın silahı bu. Bunlarla savaşıyordu.” derken annem, acil yardım malzemelerimi ve kana bulanmış önlüğümü gösterirken;  kızımla tanışın diyordu tüm dünyaya, “O terörist değildi!” diye haykırıyordu.

Beni de yine o malum askerler mahkûm etti tekerlekli sandalyeye. En azından tekerlekli sandalyeye mahkûm bırakılmasaydım, taşlara karşı kurşunların galip geldiğini belki o zaman kanıtlayabilirdim tüm dünyaya. Yine tekerlekli sandalyemde günlerden bir gün, vatan için şehit olmak şerefiyle avundum.

Ben de bir anneyim, 5 yaşındaki beyin kanseri kızına refakatçi izni verilmeyen. Bakımını üstlenen hiç tanımadığım bir kadına emanet edip canım kızımı, tek başına kanser tedavisi görmesine mahkûm edilen. Ve sevk edildiği hastanede kızımın son günlerini göremeden, son sözlerini duyamadan can parçamın melek olmasını gözyaşlarıyla beklediğim çaresizliğin  kimsesizliğin sahibi.

Ben ilk kıbleyim. Yetim bırakılan. Ben miracım. Osmanlı yadigârıyım. Barışın pusulasıyım ben, ayağında prangalara rağmen özgürlüğünü bir türlü hapsedemedikleri tutsaklar anıtıyım. Onurlu duruşuyum ben Müslümanlığın; tüm eziyetlere ve işkencelere rağmen. Ezgisiyim tüm özgürlük marşlarının.

Benim de başı dik nice hürriyetler gibi Bağımsızlık Günüm Kutlu Olsun mu?

OLSUN BAŞIN DİK, ÇÜNKÜ SEN ÖZGÜRSÜN KARDEŞİM… Özgürsün Filistin’li, Kudüs’lü, Batı Şerialı, Gazzeli, El Halil’li kardeşim, özgürsün Şeyh Cerrah Mahallesi. Özgürsün işgal altındaki Doğu Kudüs’te bir kısmı park yapılmaya başlanan Müslüman Mezarlığı Yusufiye Mezarlığı’nda yatan oğlunun kabrini gözyaşları içinde bekleyen ve oğlunun kabri başında onun toprağına sarılarak oğlunun mezarını talan etmesinler diye sabahlara kadar nöbet tutan Kudüslü acılı anne Ula Nebabte. Ölülere bile saygısı olmayan, Filistin’in ölülerine bile rahat vermeyen Siyonistlere, Yahudilere rağmen sen özgürsün. Özgürsün taşınla toprağınla; ölünle dirinle ve her bir karışı şehit olan güzel vatanınla.

Bağımsızlık Günün Kutlu ve Muzaffer Olsun En Sevilenin(sav) miraca buyur edildiği “Kutsal Şehir”. Arza açılan kapının heybetli anahtarı. Mührü Hz Süleyman, şerhi Mescidi Aksa’ya; Beytülmakdis’e adanan Hz Meryem olan. Göğe yükseltilen Hz İsa ve daha nice peygamberlerin niyazları bahşedilmiş taştan ve ışıktan, mübarek kaya. Bugün senin doğum günün! Bağımsızlığının dikenli telleri üzerinde yeşeren onurlu özgürlüğün kutlu olsun!

YORUM YAP