Yaşlanan nüfusla birlikte ülkemiz hızla emekliler ülkesi olma yolunda ilerlemektedir. Elbette buda sosyal güvenlik sistemini zora sokuyor. Geçmişinde birikimi ile sistem adeta çıkmaza girmiştir. Son EYT düzenlemesi ile ülkemizde emekli sayısı yaklaşık 15 milyona ulaştı. Buda 2010 yılına oranla yüzde 50’nin üzerinde bir artış demektir. Çalışmaları süren kademeli emeklilik sistemiyle de bu sayı bir o kadar artacaktır.
TÜRK-İŞ’in Kasım 2023 için açlık sınırını 14 bin 26 TL olarak açıkladı. Henüz netlik kazanmasa da en düşük işçi emekli maaşının 10 bin TL civarında olması ön görülüyor. Buda sefalet sınırı olsa gerek. Son 21 yılı ele aldığımızda emekli maaşlarının sürekli düştüğünü görüyoruz. Eğer emekli maaşlarını asgari ücrete göre kıyaslarsak 2002 yılında asgari ücret 184 lirayken ortalama işçi emekli aylığı 276 liraydı. En düşük memur maaşı ise 392 liraydı. Emekli aylığı asgari ücretin üzerindeyken günümüzde asgari ücretin çok çok altında kaldı. Günümüzde asgari ücret 17 bin lirayken en düşük işçi maaşı 10 bin lira, en düşük memur maaşı ise 34 bin liradır. 21 yıllık bu değişim emeklilerin yaşadığı gelir kaybını ortaya koyuyor.
Son açıklanan emekli maaşı zamlarında işçi ve memur arasındaki 10 puanı aşan fark işçi emeklilerini ayrıca üzmüştür. İşçi emeklisine yüzde 37 ön görülürken memur emeklisine yüzde 49 verilmesi şaşırtıcıdır. Reel olmayan enflasyonun ise yüzde 64 olarak belirlenmesi, reel enflasyonun ise yüzde 100’ün üzerinde olması gerçekten emekliyi acınacak duruma getirmiştir.
Emekli maaşlarındaki başka bir dengesizlik ise prim gün sayısına göre maaşlardaki dengesizliktir. 4 bin günle emekli olanla 10 bin günle emekli olanın aynı oranda maaş alması adalet anlayışına sığmaz. Ben hükümetin bu sıkıntılı görüp kalıcı bir çözüm üreteceğini düşünüyorum. Çünkü alınacak kararlar siyasi olmaktan öte insanı ve vicdanı bir hal almıştır.