Nüfusu, yüzölçümü, üretimi ve zenginlikleriyle büyük güçlü Türkiyemiz maalesef ekonomisiyle ülkeler gelir sıralamasında bizden çok daha küçük ülkelerin gerisindedir. Yanlış ekonomik politikalar, ithalat ihracat dengesizliği, ekonomik değeri yüksek ürünlerdeki üretim azlığı, rantabl olmayan yatırımlar ve kamudaki korkunç düzeydeki israf buna neden gösterilebilir.
Yıllardır har vurup harman savurmanın neticesinde girilen ekonomik darboğazda iflas topunu atmamak için kamuda tasarruf kararları alındı. Geçte olsa bu sevindiren bir gelişmedir. Ancak kamuda tasarruf denince nedense akla ilk makam otomobilleri geliyor. Doğru da ancak daha önce tasarrufa başlanılması gereken kalemlerde var.
Ülkemizde yaklaşık 115 bin kamu aracı bulunurken su sayı Fransa’da ise 2 bin civarındadır. Makam şoförü sayısı ise ülkemizle kıyas edilemeyecek kadar düşüktür. Maalesef ülkemizde neredeyse her makam aracının bir şoförü vardır. Kamuda çalışan basın mensuplarını taşıyan araçlarda bile özel şoförler bulunmaktadır. Bu araçların satın alım, kira, bakım onarım, sigorta-kasko, şoför giderlerini hesaplamak bile çok zor.
Bence makam araçlarından daha önce tasarrufa gidilmesi gereken kalemlerden birisi temsili ağırlama giderleridir. Ucu açık bu gider kaleminin yıllık bütçeye maliyeti milyarlarca lirayla ifade ediliyor. Bir devlet büyüğünün bir vilayet ziyaretinin gideri bile akıl almaz rakamlara ulaşabilmektedir.
Bence kamuda tasarruf edilmesi gerekiyorsa ilk sırada ele alınması gereken personel giderleridir. Kurum, kuruluş ve bakanlıkların da en büyük gider kalemini personel giderleri oluşturuyor. Ülkemizde E-Devlet uygulamasının yaygınlaşması ve artan kurumlar arası otomasyon sistemleri ile neredeyse muhtarlık makamına ihtiyaç kalmamıştır. Buna rağmen ülkemizde 50 bin 370 köy ve mahalle muhtarı bulunuyor. Bu muhtarların bütçeye yıllık ortalama maliyeti 13 milyardır. Polis, jandarma, öğretmen ve sağlık çalıştıran kurumlar dışında birçok kurumun gereğinden fazla memur ve işçi çalıştırdığı kabul edilmesi gereken bir gerçektir. Bu gerçek ortadayken her yıl yine on binlerce memur ve kamu işçisi alınmaktadır.
Belki birileri beni eleştirecektir, çokta önemli değil. Din bilgisinin parayla satılmasının haram olduğunu herkes bilir. Dinimizde israfın uygun görülmediğini de. İsraf noktasında ele alınması gereken kurumlardan birisi de Diyanet işleri başkanlığıdır. Her ne kadar tartışmalar başkanın makam otomobili üzerinden yürüse de olayın boyutu çok daha farklıdır. Bugün 200 binden fazla çalışanı bulunan Diyanet İşleri Başkanlığının nüfusu 11 ilimizden daha fazladır. Başkanlığın 2024 yılı ilk 4 ayındaki harcamaları birçok bakanlığı bile geride bırakmıştır. Başkanlık 2024 yılı ilk 4 ayında toplam 31,8 milyar TL harcadı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ilk 4 ayda ki harcaması 12 milyar 3 milyon 940 bin TL, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın 23 milyar 582 milyon 265 bin TL, Ticaret Bakanlığı: 10 milyar 975 milyon 360 bin TL, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 14 milyar 977 milyon 842 bin TL, Dışişleri Bakanlığı’nın ise 8 milyar 395 milyon 972 bin TL oldu.
Devletin görevi istihdam değil istihdamın önünü açacak özel yatırımları desteklemektir. Devletin görevi iyi yetişmiş gençleri memur olarak istihdam edip köreltmek değil özelde ülkenin üretim ve kalkınmasına katkı sunacak şekilde desteklemektir.
Kamuda israf ve gereksiz harcama o kadar çok ki ben sadece bir iki örnek vermek istedim. Eğer gerçek anlamda kamuda tasarrufu sağlayabilirsek ülkemizin de güçlü ekonomiye sahip ülkeler arasında ilk sıralarda yer alacağına inancım tamdır.