reklam
reklam
DOLAR 32,5038 % 0.08
EURO 34,7826 % -0.12
STERLIN 40,2943 % -1.04
FRANG 35,7169 % 0.28
ALTIN 2.499,53 % 0,61
BITCOIN 2.118.846 2.037

Rezerve edilmiştir

Yayınlanma Tarihi :
Rezerve edilmiştir

Köşesine çekilemeyenler için bu köşe soyut kavramların maddeselliğine atıfta bulunmak amacıyla rezerve edilmiştir. Beş duyu altı yönün zahirliğine, varlığın yokluktaki iç çekişine, yokluğun varlığa imtina edişine başköşede yer verilmiştir. Ve dahi pragmatik prangalarımızdan dem vurmak ve geçiştirme politikalarımızın serbestisinden bir çıkarım yapmak üzere tefekkürlerinde dahi hep köşeye sıkışan baş misafirlerin azade telaşlarına ve fikir sancılarına ayrılmıştır. Diğerkamlıktan bihaberlerin faydasal ayak bağlarına değinmişken, dünyayı bir tekerleme gibi ağzında gevelemeye mütemadiyen alışmışların gözleri yoran doymamışlığına kurulmuş sofraların bayağılığından söz etmeye gerek duyulmayacak kadar da tasarruf yapılması uygun görülmüştür.

Dünyanın kaç boyutlu yıldız olduğunu ve kaçıncı boyutta olduğumuzu tedirginlikle sorgulayan mütefekkirlerin dipsiz kuyularına çıkan manidar soruların en değerlilerinden bir tanesinde: “Sen kaç köşeli yıldızsın?” derken köşe taşlarımızındın biri olan kelam metafizikçisi üstat Sezai Karakoç, cevabı da sorunun bir köşesine iliştirmiştir. Bir kar tanesinin usul usul semadan süzülürken, kar kristallerinin farklı sanatsal estetiğine tepkisiz kalmayan ve hayranlıkla bakan bilime “Bu ses saçlarımı ıslatan sessiz kardı” diyerek nazar ediyor yine üstad Karakoç. Görünen ve görünmeyenlerin cenderesinde; külli akıl, külli nefs, arş, kürsi, yedi kat sema, dört temeli yer kabuğunun (ateş, hava, toprak, su), bitki-hayvan-insan (üç mevalid) yani on sekiz bin alem (Özün Özü/İbn-ül Arabi) dönmeye devam ediyor felekle beraber. Denizler mürekkep oluyor yetmiyor, çöllerin kum taneleri kum saatlerimize yetmiyor.

Vücudumuzdaki en küçük kemikler olan örs, üzengi ve çekiç fikir işçiliği için gereken yeterli malzemeleri barındırsa da içimizde, duymaya yetmiyor. Öyle ya duyabilmek için alemi, demir tavında dövülmeli, söz ise harında… “Demiri nasıl tavında dövmek gerekiyorsa, çekiç darbelerini nasıl soğutmadan indirmek gerekiyorsa her kelimeyi de öyle tam zamanında söylemek gerekiyordu. O anı geçince söz soğuyor, katılaşıyor, insanın yüreğine taş gibi oturuyor ve bu ağırlığı kaldırıp atmak hiç de kolay olmuyordu.” derken Cengiz Aytmatov, Toprak Ana’da; “Gönülden gönle, bir yol vardır görünmez” i işliyor satırlarında.

“Şu köşe yaz köşesi

Şu köşe kış köşesi,

Ortada şişe su şişesi” ni tekerlemeye devam ederken köşe kapmaca oynayan mevsimler, biz yine o köşede buluşalım mı? Köşe bucak kaçtığımız bu dünyanın hengamesinden belki rahat bir nefes alırız umuduyla… Kim bilir belki!

Belki o zaman döneriz köşeyi!

YORUM YAP