Bir kar tanesi olarak karşımıza çıkıp yuvarlanan bir kartopuna dönüşen, günümüzde çığ etkisi yapan sosyal medya olumlu ve olumsuz yönleri ile günümüzün en etkili iletişim kaynağı olmuştur. Sosyal paylaşımı amaç edilen bu dijital platformlar; bilgilendirme, propaganda, reklam, anı ve düşünce paylaşımının yanı sıra reklam amaçlı da kullanılmaktaydı. Başlarda boş vakitlerde gezinilen bu sayfalar bugünlerde ise beyinleri esiri haline getirdi. Eğlenme ve dinlenme ihtiyacının bir bölümünün karşılandığı bu alan neredeyse tüm vakitlerde hayatımıza hayatımızın vazgeçemediğimiz bir parçası oldu. Bağımlılık haline gelen sosyal medya kullanıcılığı ruhsal ve fiziksel sağlığımızı da etkilemeye başladı.
Önem sıralamasında ilk sıralarda sağlığımız olduğunu düşünsek de ben sosyal medyanın daha büyük tehlikelerine dikkat çekmek istiyorum. Atın ayağından çıkan bir nalın bir savaşı kaybettirebileceği hikayesinde olduğu gibi bilinçsize ve amacı dışında kullanılan sosyal medyanın bir milleti nasıl yok edebileceğine dikkat çekmeye çalışacağım.
Bilinen yaklaşık 2 bin 500 yıllık geçmişe sahip asil Türk milletini bu kadar uzun süredir yer küre üzerinde var eden önce rabbimizin izni ardından Türk’ün töresi ve karakteridir. Türk’ü Türk yapan değerleri ve kültürüdür. İnanç sistemi, adalet duygusu, vicdanı ve ahlakıdır. Bu değerler atadan toruna geçer. Bu değerler silsilesi içerisinde en önemli korunak ise ailedir. İşte tamda burada günümüzde sosyal medyanın geldiği nokta aile yapımızı yok etmekte, bozmakta ve aileyi oluşturan güçlü bağları ortadan kaldırmaktadır. Bir nal bir savaşın kaybedilmesine neden olabildiği gibi yok edilen aile de bir milletin yok olmasına sebep olabilir.
Elbette ki bir aileyi oluşturan, ayakta tutan değerlerinin korunmasını sağlayan annedir. Çocuklar annenin elinde şekillenir. Annelerin elinde şekillenen çocuklar milletin geleceğini şekillendirir. Sosyal medya önceki kafalarımızda bilinen anne profiline girip konuyu uzatmak istemiyorum. Özetle anneler en değerli, en temiz en kutsal canlılardı.
Sosyal medya bir fare gibi hissettirmeden, aile içerisinde eğitici ve öğretici görevi olan annenin yerini aldı, fare gibi üfleyip uyuşturarak yemeye ve kemirmeye başladı. Yaramazlık yapmasın, bir köşeye kıvrılıp ses çıkartmasın diye çocukların eline verilen telefon ve tabletler, Y kuşağının çok yabancı olduğu Z kuşağının ile karakter haline getirdiği çirkin bir kültürü o taze beyinlere yüklüyor. Kuşaklar arasına aşılması zor bir set çekiliyor. Bu set geleceğimizin mimarı olacak çocuklarımızı bizden alıp bilmediğimiz bir yere sürüklüyor. Gelinen noktayı görmek için okullarda ki, kafelerde ki, sokaklarda ki, odanın bir köşesine çekilip telefonun içerisinde kaybolan gençlerimizi gözlemlemek yeterli olacaktır.
Annenin rolün çalan sosyal medya anneye de büyük zarar vermektedir. Türk’ün baş tacı yaptığı kadın paçavraya dönmüş, yediği yemeği, giydiği elbiseyi paylaşan görmemişlerin yerini bedenini ifşa edip para kazanan tiplere kadar bırakmıştır. İnsanın duyduğunda bile yüzünü kızartan sözler sıradan ev kadınlarının fazla tık almak için malzemesi olmuştur. Eşler arasındaki mahrem diyaloglar takipçi arttırıp üç kuruş kazanmak için herkesle paylaşılır hale gelmiştir. Aile albümlerine konulmayacak kadar özel fotoğraflar milyonlarla paylaşılır hale gelmiştir. Özetle anı paylaşımı yerini her türlü rezilliğe bırakmış durumda.
Bu rezalete bir dur denilmezse, dünyanın en güçlü ordularının dize getiremediği bu millet tik-tok rezaletiyle dize getirilecek, bir millet yok edilecek. Sosyal medyanın filtrelenmesi engel, sansür veya erişim engeli değil, bir devletin milletinin ruh, beden sağlığı ve geleceği için alması gereken elzem bir tedbirdir. En özgürlükçü ülkeler bile sosyal medyanın filtrelenmesini gündemlerine almış ve tartışır haldedir. Bizim gibi bir ülkenin ise vakit kaybetmeden bu rezilliğe bir çözüm bulması şarttır.