Her başlayan gün bitiyor, her ayın bittiği ve her yılın geçip gittiği gibi…
2023 yılı da henüz yeni başladı ve neredeyse ilk ayı bitmek üzere. Yıllar o kadar hızlı geçiyor ki, bazen nasıl başlayıp nasıl geçtiğini bilemiyoruz. Aslında geçip giden aylar ve yıllar değil, geçip giden bize tayin edilmiş olan ömrümüzdür. Her gün takvimden koparıp attığımız bir yaprak gibi hayatımızın belirlenmiş süresini geride bırakıyoruz. Yeni güne, yeni aylara doğru hesaplar, planlar yaparak ve umutlar içinde hızlı adımlar atıyoruz. Ancak, her şey, her zaman planladığımız ve umut ettiğimiz gibi bizi olmuyor ve belki de arzuladığımız biçimde yaşanmıyor çoğu zaman. Zira bizim dışımızda oluşan yeni koşullar birçok şeyi değişikliğe uğratarak karşımıza çıkarıyor. Ama bir gerçek var ki önümüzde bekleyedurduğumuz günler hızla gelip ve geçiyor. Bizler o günü ve o anı tüketerek geride bırakıyoruz.
Ömrümüzde önem atfettiğimiz önemli günler vardır; doğum, düğün, askerlik, eğitim hayatımızın bitiş ve başlangıcı gibi… Her birinin anıları zihnimizin bir köşesinde unutulmaz ve saklı kalır, her yıl tekrarlanan sene-i devriyelerinde bir şekilde hatırlanır ve anlatılır. Laf oradan açılınca uzar gider ve çoğunlukla hasret dolu tatlı veya acı bir tebessümle “hey gidi günler…” dediğimiz cümlelerle hitama erer genellikle. İnsan ömründe kişisel günler olarak hatırladığımız günler gibi, toplumsal hayatımızda da tarihi, dini ve geleneksel öyle günler vardır ki, toplum ona önem atfeder. O günler toplumsal hayatın önemli dönüm noktaları olarak hatırlanması ve gelenekselleşmiş ritüelleriyle yaşatılması ve geleceğe bırakılması hususunda azami hassasiyet gösterilir.
Yine bu günlerden birine daha eriştik.
İşte hayat yolculuğumuzun her sene yeniden bizi karşılayan kilometre taşlarından birisinin başlangıcındayız. Yürek ülkesine sefer mevsiminin ilk günlerindeyiz. İçerisinde başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu kurtuluş günleri olan art arda sıralanmış üç ayların başlangıcındayız.
Yüreğimize dönmek için sefere çıkma mevsimindeyiz.
Henüz başlangıcında olduğumuz insanı tüm cepheleriyle içiyle ve dışıyla kuşatıp, ruhen sükûnete erdirecek, yaşamanın ve var olmanın anlamını idrak etmemize bir hatırlatıcı ve rehabilite edici atmosferiyle kuşatacak olan günlerdeyiz. Etrafımızı saran ve ablukası altında nefsimizin coşturucu ve kışkırtıcı cazibesiyle bizi bizden alıp farklı kulvarların sonu bilinmez anaforundan kurtaracak bir iklimin içerisindeyiz. Yine rahmetiyle hayatımızın bilmem kaçıncı yılında “Ey nefis dur! Bu cadde çıkmaz sokak…” diyen uyarıcı işaret levhasının önümüze çıktığı mevsimdeyiz.
Her mevsim bir fırsattır, her işaret bir uyarıcıdır.
Fırsat olduğu kadar imkândır; kavuşabilene, kadrini ve kıymetini bilene bağışlanmış bir lütuftur. Nefsimize yenik düşmemek için yüreğimize dönmemizin, elest meclisinde verdiğimiz sözü hatırlamanın ve insanoğluna vadedilen mükâfatların farkına varma anlarındayız. Kışkırtıcı dünyanın zihinlerimize nakşettiği her türlü dünya makam ve mülkünün, taltif gördüğümüz bu sıfatlarımızın ömrümüzün nihayetinde bizi terk edeceği, bırakıp bu dünyadan gideceğimiz ve sadece yüreklerimizde ve yüreklerde biriktirdiklerimizle baş başa kalacağımızı bir kez daha hatırlamamıza vesile olacak mevsimdeyiz.
Nefes sayılı, zaman sınırlı ve hayat doğumla ölüm arasındadır.
Dünya nimetleri olarak gökyüzünde ve yeryüzünde var olan her şeyin insanın emrine verildiği imkânlara sahibiz. Ve insanın eliyle kazandığı, düşünceleriyle hayal ettiği ve yüreğiyle kabullendiği her şey, kişiliğini, kimliğini ve duruşunu anlamlandırır. Yapıp ettikleri, yapması gerektiği halde yapmadıkları ise kişinin artı ve eksi hanesine yazılan birikimleridir. İnsan birikimleriyle anlam kazanır. Bu birikimler kişinin kendisine, çevresine ve topluma zarar veren şeyler olduğu kadar tam tersi katkı veren güzellikler de olur. Her sene bir kez daha uyarıcı işaretleriyle karşılaştığımız zaman dilimleri geçmiş dönemin hesap hülasasını yapmamıza, geçen yılların değerlendirmesini kendi kendimize gözden geçirmemize yönelik anlardır. Başı rahmet, ortası mağfiret ve nihayetinde bağışlanma iklimi ise hatırlatıcılığı yanında insana bir lütuf olarak merhamet atmosferine çeker insanı…
İçerisine çekildiğimiz bu atmosferde sağanak sağanak yağan rahmetten nasiplenmek için yüreğin sesine kulak verme zamanı… Yürek ülkesine sefer eyleme vakti…
“Ey Allah’ım! Receb ve Şaban ayını bize mübarek kıl ve bizi Ramazan’a kavuştur.”
Affımıza vesile olsun…